13.12.2023 tarihli Çorum Haber Gazetesi’nin yazdığına göre; Ahmet C. Adlı yolcu, Çorum’dan İstanbul’a giden bir otobüs firmasından bilet alıyor. Yolcunun ineceği yer konusunda yolcu ile firma yetkilileri arasında bir anlaşmazlık çıkıyor. Yeni hareket eden otobüs geri dönerek yolcuyu indiriyor. Valizini alırken muavin Mehmet T. tarafından yolcu tekme tokat dövülüyor.
Kim haklı? Kim haksız? Buraya mahkeme kuracak değiliz. Konumuz da zaten haklı veya haksızın kim olduğu değil. Asıl değinmek istediğimiz konu, ilkel bir metot olan şiddetin çözüm aracı olarak kullanılması. Şiddet uygar toplumların, olayları çözüm yöntemi değildir.
Üzülerek belirtelim ki şiddet, ülkemizde yaşamın pek çok alanında kullanılan bir zor yöntemidir. Bunu doğuran toplumsal nedenler vardır. Toplumsal alt yapıdaki arızaları gidermeden şiddet, güçlünün haklı olduğu bir yöntem olarak varlığını sürdürecektir. Şiddet ve saldırganlık bulaşıcıdır.
Toplumsal olarak; “Dayak cennetten çıkmadır… Kızını döğmeyen dizini döğer… Vurduğun yerde gül biter… Eti senin kemiği benim” gibi sözler bizim toplumumuza aittir.
Bulaşıcı hastalığı yenmenin en can alıcı noktası, rol model konumundaki kişilerin öncelikle örnek olması gerekiyor. Onlar bağırır, çağırır, tehdit ederse, şiddet uygularsa ona kutup yıldızı diye bakanlar da doğal olarak olumsuz etkilenir.
Örneğin öğretmen öğrencisini döğerse, o öğrenci yarın polis veya asker olunca da öğretmenini döver. Dayak bir yaşam biçimine dönüşür.
Ünlü Rus yazarı Anton Çehov dayakla büyümüş. Rusya’da kölesini dövmek bir hak, toprak sahibi efendisi Çehov’un dedesini kıyasıya dövüyormuş, o da oğlu yani Cehov’un babası Pol Egoroviç’i döğerek büyütmüş, Pol Egoroviç de oğlu Anton Çehov’u terbiye aracı olarak döğermiş. Yine bizde bir söz vardır; “Kurt atasından gördüğü gibi ulur”
Bizim dünyadaki tek birinciliğimizin kadınlarımızı dövmek olduğunu biliyor muydunuz? ABD Sağlık ve Cinsel Şiddet Enstitüsü, 140 ülkede ayrıntılı bir araştırma yapıyor. Yüzde 58 ile kadına şiddette Türkler birinci çıkıyor. Bu neden böyle? İslamda “kadına dayak” hakkının olduğunu ileri süren çok sayıda insan var.
Yani kadını döğme eylemi, dinsel bir kültüre mi dayanıyor? Döğmenin bir ileri adımı ise öldürmek oluyor. Ne yazık ki, neredeyse ülkemizde günde bir kadın cinayetine rastlamak olasıdır.
Sayın Dr. Erdal Atabek 25 Şubat 2015’de kendi sitesinde yazdığı bir makalede şöyle diyor: “Öfke ve şiddet davranışını bütün siyasetinin temeli yapan Recep Tayyip Erdoğan, kendi yandaşları için etkili bir liderdir. ‘Öfke de bir siyasettir’ diyen R.T. Erdoğan şimdi Cumhurbaşkanıdır. Kişiliğinin de payı olan siyasetinin temelini oluşturan ‘öfke-şiddet-saldırı-suçlama siyaseti’ başında olduğu partinin siyasal yöntemi olmuştur.”
Yine İYİ PARTİ lideri Meral Akşener’e Rize’de saldırı üzerine Erdoğan; “Gelin Hanım'a Rize'de gereken dersi verdiler. Bu daha bir, daha neler olacak neler. Bunlar iyi günler.” demişti.
Bir sokak röportajında AKP’li bir kadının verdiği yanıtlar, cehaletin, kötülüğün ve şiddetin vücut bulmuş halini son derece çarpıcı biçimde yansıtıyordu. “Biz şimdi doktor beğenmeyip, doktor bile dövebiliyoruz” demişti.
Muavinin yolcuyu dövmesi ülkedeki şiddet denizinde bir damla. “Üzüm üzüme baka baka kararırmış”. Şiddet salgınını yaşamımızdan silmediğimiz sürece, ne uygar ülke olabiliriz, ne de ileriye doğru bir adım atabiliriz. Hatta gelecek kuşaklara da şiddeti miras bırakırız.
** ÇORUM HABER’in Notu: İlgili otobüs firması son derece duyarlı bir yaklaşım göstererek, öfkesini kontrol edemeyen muavinin görevine son vermiş.