CHP Genel Başkan Yardımcısı Suat Özçağdaş: “Tekin artık bir beka sorunu haline gelmiştir” düşüncesi ile Milli Eğitim Bakanı (MEB) Yusuf Tekin hakkında suç duyurusunda bulundu. Gerekçesini “görevi kötüye kullanma…halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etmek” diye de ekliyor.
Yusuf Tekin, Cumhuriyet değerlerine karşı tavırlarını pervasızca sürdürüyor.
Bu, halkı bizden-sizden diye ayırmaktır, halkın dini duygularını sömürü aracı olarak kullanmaktır, halk arasında kin ve nefret duygularını tahrik etmektir.
Milli Eğitim Bakanı, toplumun taşıma ve hoşgörü sınırlarının çok üzerine çıktı.
Hiçbir dayanağı olmayan gerçek dışı iddialarla halkı kışkırtıyor. Örneğin, “1940’lı yılları hatırlayın, camilerin kapısına kilit vurmak, camileri ahıra çevirmek, vatandaşın Kuranı Kerim öğrenmesini yasaklamak.” diyor.
Peki Sayın Bakan, iddianızın altını doldurun. Hangi cami yıkıldı ya da ahır yapıldı? Yerini ve adını söyleyiniz, halkı kandırmayınız. Yalan söylemeyiniz. Kanıtlarsanız ben yazdıklarımı dilimle yalayacağım. Herkesten özür dileyeceğim. Siz, bakan olarak yalan söylemekten utanacak mısınız?
Böylesine gerçek dışı sözlerle halkı kin ve düşmanlığa sevk etmek aynı zamanda suçtur da.
İktidarınızı sürdürme, yumuşak koltuklarınızda oturmaya devam etme uğruna bu yüce ve asil milleti birbirine düşürmeye kalkışmanız kabul edilemez, bağışlanamaz bir kötülüktür.
Halkı ayrıştırıyor, kandırıyor birbirine düşmanlaştırıyor, provokatörlük yapıyor ve bir iç çatışma zemin hazırlıyorsunuz.
CHP’nin Cumhuriyet Savcılarımızı göreve çağırması boşuna değildir. Yusuf Tekin derhal istifa etmeli, ya da görevden alınmalı. Halkı birbirine düşüren MEB bakanı olamaz.
Bakan halka yalan söylüyor. Unutmayalım ki yalana inanan da yalancıdır! Kuranı Kerim (Casiye/7.ayet) bu gibiler için “Yalan ve iftirayı meslek haline getiren ve günaha düşkün olan herkesin vay haline!” der.
Bakanı böyle konuşturan düzene kolay gelinmedi. Bu uzun bir süreç işi. Önce ezanı Arapça ’ya çevirdiler…yetmedi “Siz isterseniz hilafeti de getirebilirsiniz” dediler. Yetmedi “Zorunlu din dersleri”. Halka bunu demokrasi diye yutturdular. Cami sayısı okul sayısını geçti. Tesettürü inanç özgürlüğü adı altında sundular. Artık yavaş yavaş görüyor muyuz acaba, asıl varılmak istenen yerin çok daha vahim olduğunu?...Taliban zihniyeti gibi, burka gibi…
Radikal dincilik karayla yetinmez, karanın da karasını ister. Yani zifiri karanlık ve zifiri karanlıkta kör döğüşü ister. Adım adım toplum zifiri karanlığın içine çekilmeye mi çalışılıyor?
Cumhuriyeti 29 Ekim 1923’te kuruldu, ilk iş olarak 3 Mart 1924’te “Öğretim Birliği Yasası” çıkarıldı...
Nedeni ise; “Ulus bireyleri ancak bir tür eğitim görebilir. Bir ülkede iki türlü eğitim iki tipte insan yetiştirir. Duygu ve düşünce birliğini, dayanışmayı bütünüyle yok eder...” diye.
“Öğretim Birliği Yasası” bugün resmen uygulanmıyor. Ulusal birliğimizin ortasına dinamit konuyor. Milli Eğitim, haliyle perişan durumdadır. Bakan ise bu perişanlığı körüklemektedir.