Yıl 1914...
Yer Sarıkamış...
Ne zaman Sarıkamış adı geçse, o yörede donarak ölen 60 bin yiğidimiz düşer aklıma, yüreğim sızlar.
… …
Bugün bu elim olayın yıl dönümü.
22 Aralık 1914'te başlayıp, 15 Ocak 1915'te sona erdi bu harekât.
Bu iki tarih aralığında, Allahuekber ve Soğanlı Dağlarının dondurucu soğuklarında vatan için fedakârca görev yapıp şehadeti göze alan Mehmetçik savaş(a)madan donarak şehit düştü.
1914 yılının 15-22 Aralık tarihleri arasında, Sarıkamış yakınındaki Allahuekber dağlarında, Kars'ı Ruslardan geri almak için harekata katılan 60 bin askerimiz donarak öldü.
… …
Askerlerimiz eksi 30 derecede dinmek bilmeyen tipiden korunmaya çalışarak bellerine kadar gelen yeni yağmış kara bata çıka tek sıra halinde yürümeye çalışıyorlardı.
Ayakları donan askerlerimiz düşüyor, düşenlerin birçoğu da tekrar ayağa kalkamıyordu.
O anın tanıklarından Köprülülü Şerif (İlden) şöyle demişti: “Biz belki on bin kişiden çok insanı bir günde karların altında bıraktık ve geçtik.”
… …
Bir köy evinin önünde yatan, üstleri karla örtülmüş cesetler görülüyor.
Hilmi Bey, evin kapısını açtırıyor. İçeride, odun tomrukları gibi üst üste dizilmiş cesetler var. Soğuktan bronz heykeller gibi duruyorlar, hiç bozulmamışlar. Yarbay Aziz, duygularını gizleyerek “Bunları niçin defnetmediniz?” diye soruyor. Hilmi Bey, çaresizce başını öne eğiyor, “Toprak donmuştur. Kazma işlemez” diyor.
… …
Enver Paşa, basına sansür uygulayarak Sarıkamış Dramını tam 7 yıl gizlemeyi başarıyor.
Kamuoyu, Sarıkamış dramını, ancak harekâta katılmış olan 9. Kolordu Kurmay Başkanı Emekli Yarbay Köprülülü Şerif (İlden)’in 1922’de, önce Akşam Gazetesi’nde çıkan, daha sonra da kitap olarak basılan “Sarıkamış” adlı eserinden öğreniyor.
… ...
Peki, ama Sarıkamış dramı nasıl yaşandı?
Bu dramın sorumluları kimlerdi?
??!!..
Baş Kumandan Vekili Enver Paşa büyük bir güçle, Rusları hiç beklemedikleri bir yerden, Allahüekber Dağları’ndan aşarak vurmayı ve Kars'ı yeniden vatan topraklarına katmayı hedeflemişti.
Allahuekber Dağları’nın yer yer 2-3 bin rakımlı geçitlerinde ısı sıfırın altında 30 dereceye kadar düşüyordu.
Türk askerlerinin büyük bölümü çölden gelmişti ve üzerlerinde yazlık üniformalar vardı.
Sarıkamış'ta dondurucu soğuk altında askerlerimizin durumunu Kurmay Subay Şerif Bey "Sarıkamış" adlı kitabında şöyle anlatıyor:
‘Yol kenarında karların içinde çömelmiş bir asker, bir yığın karı kollarıyla kucaklamış, titreyerek, feryat ederek dişleriyle kemiriyordu. Kaldırıp yola sevk etmek istedim.
Beni hiç görmedi.
Zavallı çıldırmıştı.
Bu suretle şu lanetli buzullar içinde biz belki on bin kişiden fazla insanı bir günde karların altına bıraktık ve geçtik.’
… …
Rus Kafkas Ordusu Kurmay Başkan Vekili Dük Aleksandroviç Pietroviç de Sarıkamış'ta gördüklerini şöyle anlatır.
‘İlk sırada diz çökmüş 9 kahraman.
Mavzerleriyle nişan almışlar, tetiğe asılmak üzereler ama asılamamışlar...
İkinci sırada cephane taşıyanlar var, sandıkları öyle bir avuçlamışlar ki, kâinattan hırslarını almak istiyor gibiler.
Aynen bu halde kaskatı kesilmişler...
Ve sağ başta Binbaşı Nihat. Dimdik ayakta, başı açık, saçları beyaza boyanmış, gözleri karşıda...
O halde donmuşlar.
Donan askerler karşı cephenin askerleri.
Bu durumda sevinmem gerekir değil mi?
Ben sevinmedim.
Ağladım…
Hem de katıla katıla…
Allahuekber Dağları’ndaki son Türk Müfrezesini teslim al(a)madım. Çünkü bizden çok evvel, Tanrı’larına teslim olmuşlardı.’
Savaştığımız Rus tarafın komutanı Kurmay Başkan Vekili Dük Aleksandroviç Pietroviç bile ‘gördüğüm manzara karşısında ağladım…” diyor.
Varın düşünün gayrı siz gerisini…
Böyle bir şey işte savaş …
An gelir, gördüğü manzara karşısında sevinmesi gereken rakip düşmanı bile ağlatır.
Allahuekber Dağları, 60.000’ni donarak ölen 78 bin şehit verilerek aşıldı ve Sarıkamış kuşatıldı. Sarıkamış kuşatma harekâtı aşırı soğuk ve açlık yüzünden, ele geçirilemeden, 5 Ocak 1915 tarihinde sona erdi.
* * *
Yazmak ne kadar kolay değil mi?
Ve de okumak…
Ben yazdım, siz okuyup bilgi sahibi oldunuz.
SONUCU OLMAYAN BİR SAVAŞTA; 60 BİNİ DONARAK ÖLEN 78 BİN ŞEHİT…
Ben yazarken, siz okurken neler yaşadınız?
Tek bir kurşun atamadan donup, öte dünyaya giden 60 bin ana kuzusu…
O RUH HALLERİNİ YANSITABİLMEK MÜMKÜN MÜ?
Sanmıyorum…
… …
Gazeteci dostum İbrahim Akdağ yazmış. Ben de ağlayarak, seslendirdim.
Seslendirdiğim klibi face sayfamda yayımladım.
SARIKAMIŞIN KARDAN KEFENLERİ
Anaların bebelerini, kefenleri üzerinde doğurdukları günler idi.
Çağ öyle bir çağ ; devir öyle bir devir idi
Ne zaman barış, ne zaman savaş olacak bilinmez idi.
Nasıl kullanacağını bilmeyen ellere mavzerler verildi.
Beyaza boyanmıştı Sarıkamış dağları;
Sessiz, sakin yürüdüler o topraklarda…
Solukları donduran o kışta,
Ellerinde mavzerler, savaş(a)madan öldüler…
Kar çiçekleri gibiydiler,
Kardan kefen giydiler…
Analarının kınalı kuzuları,
Gömüldüler karlara, yitip gittiler.
Sarıkamış’ın Allahuekber Dağlarında,
Yırtık botları, yazlık giysileriyle
Beyazlara bürünüp, kar çiçekleri oldular
Oralarda, öylece donup kaldılar.
Bir gecede şehit verdik, tek bir gecede
Fidan fidan yüzlerce Mehmetleri...
Sarıkamış Dağlarının kar çiçekleri
Mehmet olup açıyor, o günlerden beri…
*
Osmanlı Ordusu bu dağlarda, 60 bini donma sonucu tam 78 bin şehit verdi. Rus birlikleri de bu savaşlarda 32 bin askerini kaybetti.