Değerli dostlar; Tarih bazen insanların önüne yargılanırken yargılama fırsatı koyar. Bazen zaman en büyük yargıdır. Zamanla tarih baba en büyük hükmünü verir. Suçlu kim? Suçsuz kim? CHP Önceki Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanına 'baş çalan, hırsız ve baş hırsız' dediği” dediği için yargılanıyor. Yargılanırken de adeta yargılıyor. Tarihe not düşüyor.
Bazı davalar vardır yargılanırken yargılar ve gerçekten tarihe not düşersiniz. Bunun en ünlülerinden birisi de Bulgaristan’da Sosyalizmin Kurucusu Georgi Dimitrov’un Hitler Faşizmine karşı Leipzig Duruşmasıdır.(1933) Davada daha sonra Naziler tarafından yapıldığı ortaya çıkacak olan Reichstag Yangını Dimitrov’un ve komünistlerin üzerine atılmak istenmiş, bu provokasyonla ülkede olağanüstü hal ilan edip Adolf Hitler’in iktidara el koyması istenmiştir. Dimitrov tarihe geçen bu şanlı duruşmada Adolf Hitlerin gerçek yüzünü ortaya çıkararak Faşizmi adeta yerle yeksan eylemişti.
Evet bazı duruşmalar böyledir. Yargılarken silah ters teper ve yargılanırsınız. Kılıçdaroğlu duruşmasında “safları sıklaştırın” çağrısı üzerine duruşma bir mitinge dönüştü. Birlik ve beraberliğin perçinlendiği, yargılatanların yargılandığı bir duruşmaya sahne oldu. “Saflar sıklaştırıldı” yoğun ilgiden mahkeme koridorlarında izdiham yaşandı.
Saray anlamış olacak ki yargılarken yargılandığını, silah ters tepti ve hemen, saraya yakın gazeteci Abdulkadir Selvi tarafından “Kılıçdaroğlu’nun affedildiği” yazıldı. Önce yazıyı düzeltelim Kılıçdaroğlu suçlu değil ki affedilsin. Ancak suçlular affedilir. Eğer gerçekten Cumhurbaşkanı affedici ise binlerce genç çocuk “hakaret davasından” ya yargılanıyor, ya da mahpusta. Onların davasından vaz geçsin de görelim.
Kılıçdaroğlu’nun duruşmasında altı çizilecek ve tarihe not düşülecek önemli hususlar var: “Erdoğan; ülkemiz, devletimiz, birliğimiz ve geleceğimiz için bir tehdit ve tehlikedir. Güçler ayrılığı olmayan ve teslim alınabilecek, tekrar ediyorum, yasadışı malvarlığı dolayısıyla teslim alınabilecek tek bir kişi üzerine inşa edilen bu ucube sistem ülkemiz için beka sorunudur… Öncelikle ispatlarla sabit olan gerçekleri dile getirdiğim için, hiçbir pişmanlığımın olmadığını söylemek isterim…”
Şimdi kitabın ortasından konuşalım, Sayın Kılıçdaroğlu bu çıkışlarla tekrar genel başkanlığa gidişin taşlarını mı döşemek istiyor? Kılıçdaroğlu dönemini madalyonun iki yönü ile incelersek. Başta Adalet Yürüyüşü devamı getirilmese de artıları olarak sayarsak. Yine TÜİK, SADAT ve TÜRKEN Gökdelenleri…önünden halka seslenmesi. Emekliler için çabaları, halka umut ve güven veren muhalefet eylemleri idi. Ancak bu otoriter rejimin oluşmasında sizin hiç mi rolünüz yok? Mühürsüz oylara karşı çıkamadınız. Anayasaya aykırı olduğu halde uydurma tezlerle Erdoğan’ın tekrar seçilmesine sebep oldunuz. Ekmelettin gibi birine bu millete “tıpış tıpış” oy verdirdiniz. Yetmedi dokunulmazlıkların kaldırılmasını sağladınız. Ümit Özdağ ile inanılmaz anlaşmalar yaptınız. Meral Akşener’in arkadan hançerlediğini köylü dayı gördü. Siz görmediniz mi? Yenikapı’ya koşa koşa gittiniz. Memleketin cayır cayır yanmasında sizin hiç mi sorumluluğunuz yok?
Bilgi işlemin başına getirdiğiniz adam şimdi AKP’de. Diğerini de İstanbul’da belediye başkanı yaptılar. Kılıçdaroğlu söz konusu olunca bunlar aklımıza geliyor. Sayın Özgür Özel ise doğrusu sizi de arattı. Halktaki güveni başlamadan bitirdi. Bakınız iktidara götürdüğü Mesir Macunları etkisini gösterdi. İktidarı azdırdı. Belediyelere kayyum üstüne kayyum atıyor. 31 Mart seçimlerini bir mücadele sonucu almadınız. Halkın başka çıkışı yoktu. İmdat düdüğüne bastı. Sizi birinci parti yaptı, fakat siz halka sahip çıkmadınız. O heyecanı sönümlendirdiniz. AKP tekrar yükselişe geçmiş. Bu ayıp muhalefete yeter.
Bir ülkede muhalefet yoksa iktidar otoriter olur. İktidarın bugünkü azgınlığı muhalefetin yokluğundandır. Zaten muhalefet filan, var da yok, kayıkçı kavgası var.
Ümit Özdağ ve Muharrem İnce de duruşmaya gelmiş. “Hangi derede kurt öldü” diye sormak gerekiyor. Aslında her ikisinin de iktidarın semirmesindeki rolleri azımsanamaz.
Kılıçdaroğlu’nun yargılanırken, yargıladığı davada doğal olarak bunları da düşündük.