Geçen 22 yılın sonunda, artık işçiye, köylüye, emekliye, dar gelirliye yapılan hiçbir kötülüğe şaşırmıyoruz. Ölüyü, diriyi bitirdiler, şimdi de çiftçinin tarlasına çökmeye gözlerini diktiler. 

            “İki yıl işlenmeyen arazi kiraya verilecek” bahanesi ile köylünün tarlasına çökecekler.

Bunu bir sol iktidar yapsaydı, yandaş basının sürmanşeti şu olurdu: “Mülkiyet düşmanı komünistler köylünün malına el koyuyor!” Yalnız bir parantez açalım, varsayalım komünistler yapmış olsa, halk adına yapardı ve tüm halk yararlanırdı. Şimdi bu çökmeden sadece bir elin parmağını geçmeyen holdingler, tekeller yararlanacak. Bu açıktan köylünün malını birkaç holdinge peşkeş çekmektir.

            Bu iktidar, yandaş zenginin iktidarıdır. Bu iktidarda işçi, köylü, memur, çiftçi, küçük esnaf ağaç kabuğu yese de olur. Bunların halkı yok, şahısları var. Ne demişti ülkenin en tepesindeki dünya lideri “Şahsımın devleti”…Eh o öyle dediyse söz biti. Zatı devletlilerinin sözü üstüne söz olmaz!

            Bildiğiniz üzere “dövize uyarlı mevduat hesabı”nı kimin için yapmışlardı? Kuşkusuz dövizi olanlar için. Peki, döviz kimde olur? Açıkçası fakir fukaranın vergisini alıp götürüp dövizi olanlara tefeci faizinin üzerinde ödeme yaptılar. Fakirden zengine servet transferi yaptılar. Bugün millet askıda ekmeğe muhtaçsa, nedeni açıkça ortada değil mi?

            Ama bu güçler doymadı, şimdi sıra köylünün arazisini elinden almaya geldi. 22 yılın sonunda ülkenin geldiği nokta; “Halk askıda ekmeğe muhtaçtır” Köylünün durumu da pek farklı değildir. İktidar köylüyü kötürüm yapmak için, her türlü hinliği düşünmüş.

            Buyurun siz çıkın işin içinden, köylünün toprağını terk etmekten gayri bir çaresi var mı? Bakalım şeytan bunun neresinde? Köylü ürününü maliyetine satamıyorsa, domatesi kepçelerle tarlaya döküyorsa, neden eksin tarlasını? Bursa’da domatese 1,7 lira fiyat verildi. Narenciye dalında çürüyor. Köylüde para etmiyor. Karadeniz’de fındığın maliyeti 147 lira. Verilen fiyat 132 lira. Tüccar, ihracatçı 115 liradan fındık alıyor.

            Malatya’da kaysı üreticisi kaysıyı tarlaya döküyor. TMO taban fiyat açıklamıyor, alım yapmıyor. Maliyeti 19 lira olan çaya 17 lira taban fiyat açıklandı. Buyurun “Tutun kelin perçeminden”, siz hiç böyle ticaret gördünüz mü? 5’e mal et, 3’e sat. Karadeniz’de çaya benzin döküp yaktılar. Tüm bunların anlamı nedir? “Köylüye toprağını terk et, aç gözlü kurtlar sırada” denmek isteniyor. Daha da anlamadıysanız hani şu iktidarın gözdesi; “Milletin anasının hatırını” soran şirketleri kastediyorum, köylünün toprağına el koymak için sırada.

            Tüm Köy Sen Başkanı Sadık Turan, “Ülke tarımı açısından sorun işlenmeyen tarım arazisi değil, işlenen tarım arazilerinde yetişen ürünlerin değerinde satılmaması, köylünün emeğinin karşılığını alamaması sorunudur” diyor. İşte asıl sorun burası. İktidar bu gerçeğe kulak tıkıyor.

            İktidar yandaş şirketleri için işleri döviz bazında, geçme garantili, yolcu garantili, hasta garantili…yapıyor. Uyuşmazlık halinde Türk mahkemelerine bile güvenmiyor üstelik, İngiliz mahkemelerini yetkili kılıyor. Köylüye gelince maliyetinin altında fiyat açıklıyor. Köylünün, eli kolu bağlı, tarlasına küsmenin dışında çaresi nedir? Küsünce de elinden alıyorlar.

            Gemilere ve gemiciklere ucuz verilen mazot, neden köylüye verilmiyor? Tarım destekleri neden artırılmıyor? Sulama amaçlı elektrik neden ucuzlatılmıyor? Yandaş şirketlerin vergi borcu silinirken, köylünün tarım kredi kooperatifine olan borçları neden silinmiyor? Tarımda ithalatçı uygulamasına son verilip, neden Türk köylüsü korunmuyor?

            Bu, açıktan köylünün toprağına tekeller aracılığı ile el koymaktır. Özü komünist bir uygulama, fakat halk adına değil tekeller adına. AKP sayesinde komünizmin de feleği şaştı. Bunlar “Şeytana pabucu ters giydirmenin” de ötesinde,  şeytanı pabuçsuz yola koyuyorlar.