Gazeteci Merdan Yanardağ, yine bir karanlık senaryonun merkezine oturtuldu. TELE1’in Genel Yayın Yönetmeni olarak yıllardır gerçeği söylemenin bedelini ödüyor. Bu defa da “casusluk” iddiasıyla... Yanlış duymadınız: Bir gazeteciye, halkı bilgilendirdiği için “casus” diyorlar.

Oysa dosyada ne devlet sırrı var, ne de bilgi sızdırma... Sadece eleştiri, analiz ve haber var. Yani gazetecilik! Suçun adı gazetecilik olunca, delil üretmek kolay. Savcıların elinde belge yok; “itirafçı” beyanları var. Tanımadığı birinin uydurduğu hikâyeler, bir anda iddianameye dönüşüyor.

TELE1, iktidarın en çok rahatsız olduğu televizyonlardan biri. Çünkü bu ekranda her gün yolsuzluklar, adaletsizlikler ve halkın çilesi konuşuluyor. Bu yüzden hedefte yalnızca Merdan Yanardağ değil, halkın gözü kulağı olan bağımsız bir yayın organı var.

Kanalın ofislerine yapılan baskınlar, yayın altyapısına getirilen engeller, ekrana çıkan herkesin kriminalize edilmesi... Bunlar sadece gazeteciliğe değil, rejim eleştirisine karşı açılmış bir savaş. Bu dava yalnızca bir kişiyi değil, gerçeği savunan herkesi ilgilendiriyor.

İddianamede delil yok, “niyet” var. Suçlama büyük: “Casusluk.” Peki neye göre? Bir telefon konuşmasına, bir yorum cümlesine, bir televizyon yayınına... Adalet terazisi artık siyasetle tartılıyor. İktidara yakınsan “özgürsün”, muhalifsen “suçlu.”

Merdan Yanardağ, 2023’te de “terör örgütünü övmek” bahanesiyle tutuklanmış, kamuoyu baskısıyla serbest bırakılmıştı. Şimdi aynı senaryo, bu kez daha ağır bir suçlamayla sahneleniyor. Bu döngünün adı açıkça konmalı: Yargı eliyle susturma operasyonu.

Tanıklar karanlık, ifadeler tutarsız, deliller yok hükmünde... Ama hedef belli: “TELE1 sussun.” Bu tablo, 2010’ların FETÖ kumpaslarını anımsatıyor. Tek fark, senarist değişti, yöntem aynı. Her seferinde bir “devlet sırrı” hikâyesi uyduruluyor, gazeteciye “vatan haini” yaftası yapıştırılıyor. Oysa hainlik, halka yalan söyleyenlerde aranmalı; gerçeği dile getirenlerde değil.

Merdan Yanardağ yıllardır yazıyor, konuşuyor, anlatıyor. Korkmuyor, eğilmiyor. Çünkü o biliyor ki, suskunluk zulmün en büyük ortağıdır. Bugün onu hedef alanlar, yarın aynı yöntemle birbirlerini yiyecekler. Çünkü kumpasçılığın özünde bu vardır: Bir kez başlarsa, kimseyi sağlam bırakmaz.

Yanardağ’ın tek silahı kalemi ve sözü. O yüzden tehlikelidir; çünkü gerçeği konuşur.
Gerçekten korkanlar, gerçeği yazanı zindana kapatır.

Bugün Merdan Yanardağ içerideyse, aslında halkın bilgi alma hakkı da içeridedir.
TELE1 susturulursa, sadece bir kanal değil, halkın vicdanı da susturulur. Gazetecilik suç değildir; suç, gazeteciliği suç sayanlardadır.

Bu dava, tarihin çöplüğüne gidecek yeni bir kumpas davasıdır. Ama halk unutmayacak; çünkü her kumpas er geç çöker, her karanlık, gün ağarınca yerini aydınlığa bırakır.

Gerçeklerin susturulduğu yerde, yalanın hükmü yoktur. Ne Merdan Yanardağ susturulabilir, ne özgür basın, ne de halkın vicdanı.