Gün geçmiyor ki bir dolandırıcılık haberi duymayalım. Dolandırıcılık neredeyse meslek haline geldi. İnternetin yaygınlaşması ile dolandırma şekil ve metotları da değişti. Şimdi şekil ve içerik olarak Sülün Osman türü dolandırıcılık tarih oldu. Tele dolandırıcılık yöntemi başı çekiyor.
Yine internetin gelişmesi ile yerel gazetede yazıyor olsak da, bizi tanıyan eden ya da birkaç yazımızı sosyal medyadan okuyup ilgisini çeken okuyucular, gerek ülkenin dört bir yanında, gerekse dünyanın herhangi bir yerinde bizi okuyabiliyorlar. İzmir’den bir okuyucum tele yöntemle dolandırıldığını bana anlatıyor. Ayrıca karakola ve Cumhuriyet Savcılığına da suç duyurusunda bulunmuş.
Kendisi emekli memur, adının açıklanmasını istemediği için, adı bende saklı. Dolandırılmak için hangi kesimden veya meslek grubundan olmanız önemli değil. Dolandırılacak kadar paranızın olması yeterli. Mağdur okuyucum tuzak bir internet reklamına aldanarak, ucuz kredi sayfasını tıklıyor, telefon bırakıyor. Süreç içinde avcılar geri dönerek, emeklilere özel ucuz kredi yalanı ile arıyorlar. Kod gönderiyoruz ayağı ile gönderdikleri linke tıklatıyorlar. İnternet bankacılığı ile 3 ayrı banka hesabını ele geçiriyorlar.
Bakıyorlar ki hesaplarında para yok, fakat bankaların istemsiz limit artışı sağladığı kredi kartlarında 100 bin liranın üzerinde bir para buluyorlar. Onları hemen nakde çevirerek kendi hesaplarına aktarıyorlar.
Aslında bu ve benzeri olayları sık duyar olduk. Bu tip olayları önlemek de özünde zor değil. Örneğin benim de yüksek limitle kredi kartı kullanmam durumunda, bankadan mesaj geliyor, işlem bilginiz dâhilinde mi diye. Vatandaş çok çabuk uyarılıyor, dolandırıcılık ta önlenebiliyor. Demek ki her banka aynı işlemi yapmıyor. Ya da belli bir süre bu işlemlerin bankaların uhdesinde olması gerektiğine inanıyorum. Bankaların müşterilerini kredi kartı limiti artırmada sıkboğaz etmeleri, buldukları ilk boşlukta limitleri alabildiğine yükseltmeleri, iyiye işaret olaylar değil.
Dolandırıcılığın yönü ve yöntemi çok, dolandırıcılar gece gündüz şeytanın aklına gelmeyecek yöntemlerle, daima konuya yabancı, saf, temiz duygulu insanları bularak avlıyorlar. Ne yazık ki yasalar bunları süratle engelleyecek yeterlikte değil.
Dolandırıcılık adeta düzenin karakteri oldu. Nereye dokunsak, dolandırıcılık fışkırıyor. Ellili, altmışlı yıllarda Sülün Osman Galata Kulesi’ni, meydanlardaki saat kulelerini, vapurlardan, tramvaylara kadar kendini uyanık sanan, paraya tamahkâr safları bulup bulup satıyordu. Sülün Osman’ı anmadan dolandırıcılığı anlatamıyoruz.
Seksenli, doksanlı yılların gözde dolandırıcıları, Banker Kestelli’ler, Başbakan Tansu Çilleri bile dolandıran Parsadan’lar, Titancılar ve dahası bol bol vurgun yaptılar. AKP iktidarı döneminde ise dolandırıcılık tavan yaptı. Dolandırıcılığın yaş ortalaması da düştü. Tosuncuk Mehmet, Todeks Fatih en gözde dolandırıcılar arasına girdi.
Aslında dolandırıcılıkta erkek egemenliği vardı, fakat bu dönemde dolandırıcılık evrimleşti, Şimdi kadın egemen pembe dolandırıcılıklar, paranın sultanları gündeme geldi. Mine Mumcu, Dilan Polat, Seçil Erzan, Özlem Öz, Eylül Özkan, Feyza Nur’lar, İlaydalar, Merve Nur’lar, Huri’ler erkeklere; “Hele bir durun bizde varız bu işte” dediler. Dahası “Kadının fendi, erkeği yendi” Dolandırıcılıkta sınır yok. Sahte fatura, kara para, bahis dolandırıcılığına kadar ne ararsan var.
Bu dolandırıcılıkları da göz önüne alınca tele dolandırıcılık masum kaldı. Kılcal damarlarımıza kadar işleyen dolandırıcılığı değiştirmenin mihenk taşı, düzenin çürüyen ve kokuşan yanlarını öncelikle değiştirmektir. Yoksa dolandırıcılarla yatıp, onlarla kalkacağız.