Ortadoğu arenasında at koşturan emperyalist odaklar eğitim ve gelişmişlik açısından kendilerinden fersah fersah uzak gördükleri bölge halklarına kan kusturmaya devam ediyor.

Hani Esad gidince, Suriye özgür(!) ve demokratik(!) bir ülke olacaktı? Hani dirlik ve düzen gelecekti?

Yaklaşık yetmiş yıllık oturmuş bir düzenin alaşağı edilmesinin ardından yeni bir düzen kurmak ve bu düzeni özgür ve demokratik düzen diye tanımlamak çok zor. Çok zor çünkü ABD dahil BM ülkelerinin cani olarak tanımladığı, başına milyon dolar ödül konan Colani adlı kişinin oluşturduğu HTŞ silahlı örgütü hiçbir direnişle karşılaşmadan Suriye’nin büyük bölümünü ele geçirdi ve başkent Şam’a girdi. Suriye ordusu tek kurşun atmadan, ağır silahlarını bırakarak savaş alanını terk etti. Devşirme HTŞ grupları Esad’ın sarayını yağmalarken ve sarayın büyük bir bölümünü yakarken İsrail Golan Tepelerini tamamen işgal etti ve tanklarını Şam’ın 20 km kadar yakınlarına mevzilendirdi, İsrail tankları Şam’a çevrili bekliyor. İşgalin nerelere kadar genişleyeceğini önümüzdeki günler gösterecek. Bu arada dört köyü daha işgal etti. İşgal süreci işliyor. Suriye’nin hemen her köşesinde Esad iktidarının savunma alanlarını bombalıyor, havaalanlarını, hava savunma sistemlerini ve limanları yıkıyor, kendisine direniş göstereceğini öngördüğü bütün noktaları hedefe koyuyor. Yalnızca askeri alanlarla sınırlı kalmayan bombalama fabrikalara, köprülere ve ikmal yollarına da yönelmiş durumda. Ülkenin İsrail tarafından yıkılmasına HTŞ seyirci kalıyor. Açıkçası kelle koparıp asker yakan cihatçı örgütler büyük patronlarının isteklerini bir bir yerine getiriyor.

Bizim öngördüğümüz gerçeği 16 Aralık’ta Netanyahu çok net sözlerle itiraf etti: “Suriye operasyonunu biz yaptık. Suriye’yi biz yıktık, düşmanımızı biz yok ettik. Esad iktidarının on yıllardır yaptığını birkaç gün içinde biz yıktık. Büyük şeytana (İran’a) giden yolu biz açtık. İran’ın bize karşı olanları (Hizbullah’ı) silahlandırmasını önledik. Hizbullah’ın askeri tedarik yollarını biz kapattık.”

Bir ay içinde ABD başkanlığını devralacak olan Trump da bizim gerçeğimizi açıkladı: “Suriye’de Esad rejiminin devrilmesinin ardında Türkiye var.”

HTŞ’nin iktidarı ele geçirmesinin hemen ardından Colani İsrail ile bir sorunu olmadığını duyurdu. Arap dünyasını insanlara zindan eden İsrail karşısında cihatçı olduğunu ileri süren HTŞ gruplarının ülkelerini koruması beklenirken işgale ve alt yapı, fabrikalar, limanlar hava savunma sistemleri  dahil bütün varlıklarının bombalanmasına seyirci kalmaları emperyalizmin işbirlikçileri olduğunun göstergesidir.

Bu ne anlama geliyor?

Emperyalizm en gerici cihatçıları besliyor, bölge halkları arasına nifak sokuyor, birbirine düşürüyor ve kendi kurguladığı kirli oyunu (BOP) adım adım uyguluyor.

Bu arada, Suriye’den kötü tezgahlar CNN televizyonuna yansıdı. Esad rejimi hapishanelerinde unutulduğu iddia edilen bir mahkum olayı servis edildi. Bir gün geçmeden bu mahkumun düzenlenen bir tezgahla oraya yerleştirildiği ve CNN muhabiri tarafından bulunduğu haberi yayıldı ancak bu kişinin bir istihbarat elemanı olduğu ve düzmece bir haberle dünyaya servis edildiği anlaşıldı. CNN olayı soruşturmaya başladığını açıkladı. Büyük bir kirli gazetecilik anlayışı sergilendi.

HTŞ yönetimindeki bir Suriye’nin bırakalım özgürleşeceğini daha koyu Taliban karanlığına sürükleneceğini görmemek safdillik olacaktır. Birçok TV kanalı henüz doğrulanmadığı için yayımlamadıkları görüntülerin vahşet düzeyinde olduğunu açıklıyor haber programlarında.

16 Aralık tarihli TV haberleri ÖSO adlı örgütün SDG’nin elinde olan bölgelere saldırı hazırlığında olduğunu bildirdi. Böyle bir gelişme olursa Suriye daha da karışacak, kimin kiminle savaştığı belli olmayan bir rotaya girecektir.

HTŞ’nin Lazkiye civarında yerleşik Nusayrilere de çok sıcak bakmadığı, kısa sürede burada da istenmeyen çatışmalar çıkabileceği öngörülüyor. Bu olasılık da gerçekleşirse Suriye içinden çıkılmaz bir bataklığa dönüşecektir. Nusayrilerin bir kanaat önderi “Bize saldırana gerekirse anladığı dilden yanıt veririz.” açıklamasında bulundu. Bunu yeni bir iç çatışma başlamak üzere diye de okumak mümkün.

Burnumuzun dibinde küçük bir Afganistan doğuyor. Bu arada İsrail bir direnişle karşılaşmadığı topraklarda serbestçe ilerliyor. Büyük İsrail projesi yürürlükte. Bölünmüş, parçalanmış, işgal edilmiş, iç çatışmalara gebe bir ülke kaldı Esad’ın gidişinden sonra.

  Daha güzel günler görmeyi arzu ederiz, ancak bölge halklarını daha sorunlu günler bekliyor. Günlerin ne getireceğini yaşayıp göreceğiz.

Sam› AydoAn G÷Rsel