13 Aralık 2024 tarihli “Yeni Suriye” başlıklı yazımın sonunu, “İşte Suriye’de asıl sorun şimdi başlar olmuştur” diyerek,Çünkü emperyalist müdahaleler sonucu etnik, dinsel ve toplumsal fay hatlarının harekete geçirildiği Suriye:

-Demokratik bir devlet mi olacaktır?

-Irak benzeri bir federasyon mu olacaktır?

-Ilımlı İslami bir cumhuriyet mi olacaktır?

-Ya da radikal bir İslami devlet mi olacaktır?

Ve de 13 yıldır süren iç savaşla parçalara bölünmüş Suriye coğrafyasında, toprak bütünlüğü sağlanabilecek midir?” diye bağlamıştım.

Öncelikle ifade edelim ki, Suriye’de oluşacak tüm olumlu ya da olumsuz gelişmeler, Türkiye’yi çok, hem de çok yakından ilgilendirmektedir.

Çünkü 911 km sınırımız olan Suriye’deki gelişmelerin, her ne şekilde olursa olsun Türkiye’ye yansıması, yüksek bir olasılıktır.

***

Eğer Suriye’nin etnik ve dini haritasına daha detaylı bakılırsa…

185 bin km2’lik bir coğrafyada az ya da çok, çeşit çeşit din ve etnik kimliklerin olduğu görülür.

Sünni Arap, Alevi Arap (Nusayri), Kürt, Türkmen, Ermeni, Ezidi, Dürzi, Yahudi, Caferi, Çeçen, Çerkes, Süryani, Keldani, Arami, İsmaili, İmami, Asuri

Peki, bu kadar etnik ve inanç eksenli çeşitlilik bir arada nasıl tutulabilir?

Elbette Demokrasi ile...     

Peki, bu kadar farklı din ve mezhepleri barış içinde bir arada yaşatmanın formülü nedir?            

Elbette Laiklik”...

Çünkü bu kadar karmaşık bir tablonun barış içinde bir arada yaşaması ancak ve ancak laik demokrasiile mümkün olacaktır.

***

Ancak şu anda ülkeye hakim olan HTŞ örgütü bu iki kavrama nasıl bakıyor, ne ölçüde yakındır? Elbette süreç içinde görülecektir.

Ve de Esad’ın devrilmesiyle eskisinden daha özgür bir ortam beklentisi içine giren dinsel ve etnik gruplar, eğer yeni bir baskı ve dayatma düzeni inşa edilirse buna razı olur mu? Bu da süreç içinde görülür olacaktır.

Bugün Suriye’de Esad rejiminin yerini dolduran hareket, çok daha karmaşık bir tabloyu da beraberinde getirir olmuştur.

Muhalif grupların başını HTŞ (Heyet Tahrir eş-Şam) çekmektedir. Ama yönetimi ele geçiren muhalifler arasında 36 farklı grup olduğu ifade edilmektedir.

Bu grupların ortak bir yapı oluşturması, demokrasiye dayalı bir sistem kurması mümkün olabilecek midir? Elbette bu da süreç içinde görülür olacaktır.

Yine de bugün ılımlı mesajlar verilir olmuştur.

Çünkü dünyaya entegre olmak ve uluslararası toplumun desteği kazanılmak istenmektedir.

Elbette bu açıklamaların ne kadar samimi ve sürdürülebilir olduğu, zamanla daha net bir şekilde görünür olacaktır.

***

Ancak Suriye’deki dengeler öyle bir altüst oldu ki, ülke haritası yeniden çizilir bir görüntü vermektedir.

Ve bu görüntüye göre Suriye’yi bekleyen gelecek, parçalanmış bir haritayı işaret etmektedir.

Çünkü kuzeyde, Fırat’ın doğusunda ABD destekli bir Kürt oluşumu bulunmaktadır.

Ve de bu bölgenin, önemli petrol yataklarını, su kaynaklarının neredeyse tamamını ve doğal kaynakların yüzde 70’ini barındırdığı ifade edilmektedir.

Güneyde isegüvenlik bahanesi ile 8 Aralık’tan sonra Golan tepelerinin tamamını işgal etmiş, düze inerek Suriye topraklarına girmiş İsrail, Dürzi azınlığın yaşadığı Suriye’nin güney batısını da şu an itibariyle işgal etmiş durumdadır.

Ve de İsrail, Esad rejiminin devrilmesinin ardından düzenlediği hava saldırılarıyla, Suriye’nin bütün askeri altyapısını ve en stratejik tesislerini de yerle bir etmiş durumdadır.

***

Sonuçta bugün Suriye’nin geleceği belirsizdir.

Ama yine de Suriye yönetimini devralan HTŞ ve diğer gruplar için, tarihi bir fırsat vardır diyebiliriz.

Eğer bu gruplar, bu belirsizliğin içinde demokrasi ve insan haklarına dayalı siyasal bir yapı inşa edebilirse

Eğer bu gruplar bütün renkleri, inançları ve mezhepleri temsil eden bir yönetim kurabilirse

Ve de geçmiş dönemlerin hataları tekrar edilmez ise

Suriye için yeni bir dönem başlamış olacaktır.

Aksi durumda, emperyal güçlerin at oynattığı Ortadoğu’da, parçalanmış bir Suriye haritası ve bitmeyen bir kaos, bu ülkenin kaderi olacaktır.

Yani başa dönersek, Suriye için asıl sorun işte şimdi başlar olmuştur.