Savaş giderek genişliyor.

Haniye’nin katli, Nasrallah’ın karargahının vurulması ve öldürülmesi, İran Devrim Muhafızları komutanlarından general Abbas Nilfuraşan’ın öldürülmesine karşılık olarak İran 1 kim 2024 akşam saatlerinde İsrail’e balistik füzelerle saldırdı. Saldırıyı İsrail’in askeri üslerine ve stratejik noktalarına yaptığını açıkladı. Bu İsrail’e bir uyarıydı. Yaptığı katliamlara son vermesi ve Gazze’de soykırımı durdurması uyarısı…

İsrail bu uyarıyı anlar ve geri adım atar mı? Atmayacağı kanısındayım. Zaten anında İran’a saldıracağı açıklaması geldi. İran karşılık vermesi halinde İsrail’e yeni ve daha yıkıcı füzelerle  saldıracağını açıkladı. Uranyum zenginleştirme çabalarının sonuna gelmiş olduğunu, nükleer silah üretmiş olduğunu düşünebiliriz. Balistik füzelerden daha yıkıcı füze düşündürmelidir İsrail’i. Bölgemizde bir nükleer bombanın yıkımı büyük olur, tüm bölgeyi kapsayabilir. Kerameti kendinden menkul, din referanslı “vaat edilmiş topraklar” İsrail’in olacak diye bakan Siyonist Nazi Netanyahu ve komuta çetesi tüm bölgeyi ve giderek tüm küreyi ateşe atıyor. Temsilcisi olduğu ABD kurulduğundan beri yanında, milyar dolarlarla, büyük ve modern silahlarla donattığı yavrusunu yalnız bırakmayacak ve enerji hatlarını koruması için daha da güçlü hale getirecektir. Bu ise bölgede sürekli savaş hali yaşanacak ve nihai hedeflerine ulaşmak için savaşı genişletecektir.

ABD, İngiltere, Fransa ve Almanya İsrail’in arkasında olduklarını ve İran’a saldırıda destek vereceklerini, gerektiğinde savaşa gireceklerini açıkladı. Gerektiğinde demek biz de savaşın büyük parçasıyız anlamına gelir. Bölgede deyim yerindeyse kıyamet koptu kopacak.

İsrail ateşlenen füzeleri Demir Kubbe diye adlandırdığı hava savunma sistemiyle durdurmaya çalıştı ancak füzelerin büyük çoğunluğu hedeflerine ulaştı. TV ekranlarından izlediğimiz kadarıyla pek çok yerde yangın çıktı. İsrail saldırının başarılı olmadığını iddia ederek iç kamuoyunu diri tutmaya çalışıyor. Füzeleri durdurma çabalarına ABD’nin Irak ve Ürdün’deki üslerinden ve Akdeniz’deki savaş gemilerinden, Fransız ve İngiliz savaş gemilerinden destek geldi. Amerika ve ortakları, NATO, açıkça savaşa dahil oldu.

İsrail 2 Ekim 2024’te, Güney Lübnan’a kara harekâtına başladı. Aynı zamanda Beyrut ağır bombardıman altında, can kaybı giderek yükseliyor. Bu harekât işgalin başladığı anlamına gelir. Hizbullah’ın bu alanları boş bırakmayacağı açık, zorlu çatışma günleri başladı. İsrail ve destekçileri girdikleri alanları boşaltmayacaktır. Arkasındaki İngiltere-Fransa-ABD tayfası yarattıkları “haydut devleti” büyütmek ve toprak kazanımıyla genişletmek amaçlarından vaz geçmeyecektir.

Bombalamalarla yıkılan Beyrut ve Güney Lübnan’dan beklenmeyen bir direniş karşılığı gelir mi? Önderi Nasrallah’ı ve komutanlarının hemen hepsini kaybeden Hizbullah kolay teslim olmayacak gibi görünüyor. İran’ın işgale sessiz kalmayacağını öngörüyorum. Üstelik Birleşmiş Milletler (BM) 2 Ekim’de acilen toplanarak işgale karşı karar aldı.

Birkaç gün önceki yazımda “İsrail: Ortadoğu’daki Amerika” başlığını kullanmıştım. Durumu anlatabilmek için en uygun başlık budur. Ortada etki alanı ve fiili olarak apaçık Amerikan hegemonyası görülüyor. Tüm Ortadoğu’ya yayılmış üslerindeki askerleriyle tüm bölgeyi tehdit ediyor. İsrail’in yalnız yürütemeyeceği bir savaş başladı ve yaklaşık olarak bir yıldır sürüyor. Buna her ne kadar HAMAS neden olmuş olsa da İsrail’in ve arkasındaki emperyalist güçlerin yayılma, aynı zamanda bunalım halindeki ekonomilerini silah satarak savaşla düze çıkarma stratejileri açığa çıkmış durumda. ABD fiilen sahada, bölgedeki üslerde bulunan yaklaşık 50.000 civarında olduğu bilinen askerlerine ek olarak yeni asker ve silah desteği yapacağını açıkladı. Bunun anlamı GOP’u gerçekleştireceği, BÜYÜK İSRAİL’i kuracağı ve bu jandarma aracılığıyla büyük petrol yataklarını ve enerji yollarını elinde tutacağını ilan etmiş oluyor.

Kara harekâtı sürerken İsrail uçakları Beyrut’u bombalamaya devam ediyor, aynı zamanda Suriye başkenti Şam’a ve liman kenti Lazkiye’ye de ateş yağdırıyor. Akdeniz kıyısındaki Tartus limanında Rus üssü bulunduğunu, bölgenin Rus askerlerinin denetiminde olduğunu da aklımızda tutalım.

Gazze ve Batı Şeria’da yaşayan Filistinlileri de ateş altında tutuyor.

Bu gelişmeler karşısında Rusya ve Çin ne kadar sessiz kalır? Bunu kestirmek zor çünkü Çin, ağırlıkla ekonomik büyüme ve etki alanlarını genişletme stratejisi izliyor. Doğusunda Asya Pasifik’te kendisine karşı ABD ve müttefiklerinin oluşturduğu emperyalist birliği gözlüyor. Rusya’nın başı Ukrayna’da, görünüşte Ukrayna ordusuna karşı, asıl olarak NATO’ya karşı bir savaş yürütüyor. Bu arada Batı Ermenistan yoluyla Kafkaslarda Rusya’yı çembere almaya çalışıyor. Ermenistan Azerbaycan’a tehditler savuruyor. Ancak her iki ülke de her şeye karşın ABD yayılmacılığına göz yummayacaktır ve bir biçimde savaşa müdahale edecektir.

Bu müdahale gelirse başımızda füzelerin uçuştuğu günler yakındır. Yeni bir paylaşım savaşı başlamış demektir, leş kargaları gözlerini İran’a dikmiş petrol bölgelerini ve nükleer tesislerini gözlüyor. Tehlike ilkokul öğrencileri dahi görecek kadar açık.

İşin içine İran girdi ve uzun zamandır gözü İran petrollerinde olan Amerikan emperyalizminin iştahını kabarttı; bu ise tüm dünyayı ateşe atacak yeni çatışmaları getirecek. Bölgemizde yanan ateş tüm dünyayı saracak gibi görünüyor. Bu ateşten çıkan kıvılcımların bizim de payımıza yangınlar çıkaracağını düşünüyorum.

Umarım beklediğimiz kadar kara bir tablo ile karşılaşmayız.

Sami Aydoûan Gorsel