İslam tasavvufunda sufilerin eğitimlerinde su misali çok kullanılmıştır. Hacı Bektaş-ı Veli, Yunus Emre gibi tasavvuf ehlinin önde gelenlerinin şiirlerinde ve öğretilerinde sıkça rastladığımız "su felsefesi" bir öğretinin öne çıkmasıdır.
Denilir ki; Suyun doğası bir felsefe anlatır.
Örneğin, dağdan akan suyu düşününüz..
"Seninle uğraşan hiç kimseyle uğraşma, eğer uğraşırsan onunla aynı yerde kalırsın. Etrafından dolanıp devam et yoluna."
Diyelim ki dağdan akan su önüne çıkan kayanın etrafında dolaşamayacak bir yola denk geldi..
Önüne bir kaya çıkacak olursa vazgeçmez yolundan ama onunla uğraşmaz, kayayla mücadele etmez, etrafında dolaşıp devam eder akmaya...
Suyun bu doğasından alınan ilhamla şöyle der
Sufiler:
O zaman ne yapar?
Birikip, çoğalıp üstünden aşar. Yok eğer bu da olmuyorsa, sabırla kayayı damla damla delmeye başlar. Kayayı delmeyi başaran suyun kuvveti değil, tabii ki de damlaların sürekliliğidir ki buna da "sabır" derler. "Sabretmek" hiç bir şey yapmadan oturmak değildir.
"Sabır dikenin içinde gülü, gecenin içinde gündüzü hayal edebilmektir" der Şems-i Tebrizi..
Evet suyun doğası gereği imkansızın bile başarılabileceğini, bunun sabır ve istikrarla olduğunu öğretir. Kayayı delen su elbette yoluna devam eder. Su hep akar ve çalışır. Bilir ki aktıkça temizlenir, bazen dere kenarında su birikintileri oluşur, akmayan su bulanır, çamurlaşmaya başlar! Üzerinde pislik birikir.
Sufiler bu yüzden derler ki:
"Sen su gibi ak ol" Her daim yenilen! Her gün yenilen!.
Mesela su değişimden hiç korkmaz!.
Su değişimi ne güzel anlatır. Bazen yağmur olur, bazen kar olur, bazen buz olur, bazen buhar olur. Buhar olduğunda çıkar gökyüzüne, yağmur olup, kar olup, yine iner yeryüzüne..
Ayrıca su uyumludur. Çay bardağına koyduğunda çay bardağının şeklini alır, kovaya koyduğunda kovanın. Sürekli bulunduğu yere uyumlanır, doğası gereği değişmez. Her yere her şeye uyum sağlar.
Unutma ki dünyada doğaya uyum sağlayanlar hayatta kalır. Uyum sağlayanlar esnektir. Değişime direnenler katı. Fırtına en sert en güçlü ağaçları devirir ama esnek fidanları, otları hiç bir şey yapamaz. O yüzden esnek olanlar, uyum sağlayanlar hayatta kalır ve akışa teslim olur.
Teslimiyet içindedir. Bu teslimiyet boyun eğmek değildir. Zira bilirler ki bütün dereler eninde sonunda büyük denizlere, okyanuslara akar. Elinden geleni yaptıktan sonra hayatın akışına teslim olmaktır bu!..
Su berraktır, şeffaftır.
Olduğu gibidir yani.
Paylaşımcıdır.
Hep besleyicidir.
İnsanları, hayvanları, doğayı besler; hayat başlatandır ve sürekli üretendir. Su olan her yerde bitkiler vardır, hayvanlar vardır, insanlar vardır, hayat vardır.
İşte suyun bu yapısından dolayı,
Sufiler birbirlerine:
"SU GİBİ OL AZİZİM" derler..