“Değer verdiğiniz insanların kalbini kazanırsınız. Size saygı duyulmasını istiyorsanız sizin de karşınızdakine saygı duyacağınızı bilmeniz gerekir.” “Saygı duymayan insan saygı göremez. Çünkü her şey karşılıklıdır.”
Osman Savcı Avustralya’da yurduna duyduğu özlemleri şöyle ifade ediyor:
“Mutluyum, çünkü kafamdaki bazı güzel şeyleri uygulama imkanım oldu. Örneğin, köyümde 1000 dönümlük bir alanda en az 180.000 fidan diktirdim. Maddi kaybım çok büyüktür ama anne ve babamın son yıllarında yanlarında oldum. Bütün bu güzel işleri yapmaya kalkmamda en büyük etken ikinci vatanım Avustralya’dır.” (Osman Savcı köyünde Vakıf, Kütüphane, Sosyal Tesis kurmak için çalışmalar yaptı. “Çampınar” adıyla aylık gazete çıkardı. Ağaçlandırmaların yanı sıra mesire yeri, çocuk parkı, su depoları ve dere ıslah çalışmaları, kanalizasyon ve köprü yaptırdı.)
“Çocukları ile arkadaş olmayanlar çoğu kez çocuklarını kaybeder.”
“Avustralya’da, cadde ve parklarda, köpeklerinin dışkılarını toplamayanlara ağır para cezaları vardır.”
“Çocuğun eğitimi önce ailede başlar. Ailenin kültürlü olması çok önemlidir. Çocukların ilk kopya ettikleri kimseler anne ve babalarıdır.”
“Cahil ailelerin yetiştireceği çocuklardan ne beklenebilir.”
“Avustralya’ya her millet kendine ait güzellikleri getirmiştir. Dünyanın en güzel ülkesi de burası olmuştur. Burada köpeklere bile değer verilir.”
“Şark insanı batıdan daha misafirperver, daha candandır. Türkiye üzerinde kötü emelleri olan yerli ve yabancı güçler menfaatlerinin devamı için bu iki toplumu birbirine düşürmeye çalışırlar. Birçok insan da buna çanak tutar, ama onların hevesleri bir gün kursaklarında kalacaktır. Bin yıldır aynı din, aynı kültürden insanlar birbirinden kız almış, kız vermiş. Bu iki halk et ve tırnak gibidir.”
“Petrolün ömrü bitmek üzere, ondan sonra Bor ve Toryum petrolün yerini alacak. Bu iki mineral de en çok Türkiye’de var. Nasıl ki emperyalist güçler Osmanlı’nın elinden petrol olan bölgeleri aldılar; Bor ve Toryum kaynaklarını ve Dicle ve Fırat nehrinin sularını bizim elimizden almak için çok çeşitli oyunlar ve tuzaklar hazırlamaktadırlar. Allah korusun bu emperyalist güçler gerekirse iç savaş bile çıkarmak isteyeceklerdir. Onların oyunlarına Türkiye halkı asla izin vermemelidir.”
“Avustralya’da parçalanmış ailelerin sevgi ve saygıdan uzak ortamında büyüyen çocukları genç yaşlarda uyuşturucunun kucağına düşebilirler.”
“Hayatta acı ve sıkıntı çekmeyenler mutluluğu takdir edemezler. Hayat hiçbir zaman toz pembe değildir. Hiçbir sıkıntı çekmeden ailesinin koruması altında yaşayan bir çocuk, ailesinden ayrıldığı zaman çok mutsuz olur. Onun için çocuklarınıza hayatın gerçeklerini, yani zorluklarını göstermemiz gerekir.”
Osman Savcı kendi çocuğuna Avutralya’da şunları söylüyor:
“Oğlum bu yıl lise bitiyor. Bir insanın kendi kültüründen, özünden kopmaması lazım. Yurdumuz Türkiye’ye git, kuzenlerinle, akrabalarımızla, herkesle tanış, bağ kur. Bu dünyada her canlı doğar, büyür, ölür. Bu yaşta bu bağlar güçlenmezse, bir iki kuşak sonra isimleri Türk ismi ama Türkçe’yi bile konuşamayan Türk insanları olacaklar. Ben bunun için evde Türkçe konuşulmasını da şart koşuyorum, biliyorsun.”
“Osmanlı ordusu 1. Dünya harbinde yanlış bir politika ile Almanya safında savaşa girmiş ve çok geniş toprakları olduğu için bir çok cephede savaşmaktaydı. Bunun en önemlisi de Çanakkale savaşları idi. Dünyada Gelibolu’daki gibi başka bir savaş yoktur. Türk mert, Türk cesur, Türk korkusuz demektir.”
Osman Savcı, komşusu Avustralyalı ile konuşurken, Avustralyalı hakkında da şunları söylüyor:
“Koca John dedesinin anlattıkları ile öyle etkilenmiş ki, Türk tarihini iyi okumuş. Mustafa Kemal Atatürk’ü dedesinden öğrenmiş. Koca John Mustafa Kemal Atatürk’ü bir Türk kadar iyi biliyordu.” Çünkü:
Mustafa Kemal Atatürk 20. yüzyılın en büyük eseri dehası kabul edilmiştir.
Osman Savcı köpeği ile konuşurken:
“Karaço görüyor musun şu güzel parkı?” diye soruyor.
“...İnsan nasıl huzur buluyor. Ömür çok kısa oğlum. Her insan, güzel bir eser bırakmalı dünyada. Allah’ın izni ile bir gün köyümde güzel bir ağaçlık ve mesire yeri yapmak istiyorum.”
“Avustralya çok kültürlü milletlerin huzur içinde yaşadığı güzel bir ülkedir. Kanunlar (herkese eşit işler) insanları mağdur etmez. Herkes devletin güvencesi altındadır.
*
Bilindiği üzere Avustralyalılar 1915 Çanakkale Savaşlarına Türklerin Kore’ye gittikleri gibi katıldılar. Kitabın bir bölümünde Osman Savcı Ailesi, bulundukları bölgede, dedesinin Çanakkale Savaşına katılmış bir aile ile tanışıyor ve bu aile dedesinin savaş anılarını Osman Savcı ile paylaşıyor. Bu paylaşımda Türkleri övgülü sözlerle tanımlıyor. Ancak, bir yerde dedesinin savaş sonu Avustralya’ya döndüğünde de ‘kelpi cinsi’ köpeklerinin ismini Türk anlamına gelen “Turco”; Mehmet anlamına gelen “Memo” koymuş. Avustralyalı bunu kahraman, yiğit anlamına getirerek isimlerin konduğunu söyleyip şöyle anlatıyor:
“Siz Türkler askerlerinize ‘Mehmetçik’ dediğiniz gibi, biz de askerimize ‘Boby’ deriz.”
Osman Savcı da, Türkiye’de de bazı köpeklere “Bobi” isminin verildiğini söylemiş.
Bu isimler, niyet ve konuşmada ne kadar övgü niteliğinde olsa da, Avustralyalıların köpeklerine ‘Turco-memo’; biz Türklerin de ‘Boby’ ismini vermemiz yakışıksız bence.
İzmir’in Yunan işgalinden kurtulduktan sonra, Atatürk’ün ayaklarının altına Yunan bayrağı serilince “Kaldırın o bayrağı; bayrak bir milleti temsil ediyor” demesi, Atatürk’ün yüceliğini nasıl da özlü anlatıyor...
Milletlerin askerlerine atfetilen isimlerinin köpeklere isim olarak verilmesine, kanımca, sizler de olumlu bir düşünce ile bakmazsınız...
*
Osman Savcı kitabının sonunda “Ben Avustralya’da yaşamasaydım bu kitabı yazamazdım” diyor ve kitabının iki yerine cep telefonu yazmış. Bu yaz boyu Osmancık-Çampınar Köyü (Seciyen)de yaşıyor. Osman Savcı kitabının iki yerinde kendi telefonunun numarasını verdiğinden, hoşgörüsüne sığınarak ben de Osman Savcı’nın telefon numarasını yazmakta bir sakınca görmedim. (Osman Savcı: 0532 687 86 00)
Osman Savcı kitabının gelirinin Prof. Bahri Savcı Küllüyesinde kurulacak olan “Müze ve Huzurevine” bağışlanacağını da kitabın önsözünde ifade ediyor.
Osman Savcı’nın kitabının arka kapağının son cümlesi “Buyurun Okuyun”. Ben de ‘buyurun, bu güzel eseri Osman Savcı’dan isteyip okuyun diyor, Osman Savcı’yı bu güzel eserinden dolayı candan kutluyorum.
En içten saygılarımla...