Ay; ısı, ışık kaynağı değildir.
Güneş, ışınlarını Ay'a armağan eder. Ayın bir yüzü bu nedenle aydınlıktır.
Ay, kendine armağan edilen bu aydınlığı dünya ile paylaşır. Geceler, gündüz olur.
Isı, ışık kaynağı olan Güneş'e ne demeli?
Bir Ay'a değil, sistemi içindeki her şeye el uzatır, yürek tüketir.
Alevilik'te değerli kitaplardan biri de doğadır. Görsel ve algısal değerlendirmeler bu inanca kaynaklık eder.
Güneş ve Ay aydınlatıcı özellikleri ile Alevi inancının aynasıdır. Aleviler'e göre
"Ay, Ali'dir; Gün, Muhammet."
Milyonlarca çıkarcı, bencil İnsanın olduğu dünyamızda aynaya bakan insan sayısı devede kulaktır.
"Emek olmadan yemek olmaz." derler ama yine de yemeğin çoğunu emeği olmayanlar yer.
Harami, yağmacı yönetimlerin zenginlikleri de kendilerinin var ettikleri zenginlikler değildir.
Mahatma Gandhi, bu zenginliğe "emeksiz zenginlik" der.
Paylaşımı bilmeyen devlet yöneticileri, toplamayı iyi bilir.
Kira geliri getiren eviniz ya da iş yeriniz mi var? Kira gelir vergisi diye, "On iki aylık kira gelirinin bir ayı benim." der, alır.
İsterlerse, ertesi yıl, iki ayın kirasını da alır. Evlerin baca, pencere sayısına bakar, alır. Damdaki kiremit sayısını sayar, alır...
Devlet, derenin yukarısındaki kurt; yurttaş, akan suyun aşağısındaki kuzudur. Bir bahane bulur, kurt, kuzuyu yer.
Her devlette, yurttaş ilişkisi böyle değildir. Demokrasinin olmadığı otoriter, totaliter devletlerde olur bunlar.
Emekçi halk yoksullaşsa bile yönetenlerin bir eli yağda, bir eli balda olur.
Devletler, vatandaşların şu üç sorununu öncelikle çözmek zorundadır; sağlık sorunu, eğitim sorunu, konut sorunu...
Tüm yurttaşlarını konut sahibi yapmak yerine kendisine bir saray daha yapar yöneten.
İki ineği olanın bir ineğini alır, ertesi yıl "Bir ineği olandan vergi almayayım." demez, sütünün yarısını alır.
Eğitimsiz, bilisiz, örgütsüz halk için yoksulluk kader olur.
Böyle bir anlayışla yönetilen yerlerde itibarı olanlar yönetenlerdir(!), yandaş sendika, oda başkanlarıdır, tarikat şeyhleridir. Dahası uyuşturucu baronları, mafya liderleri, terör önderleridir.
İtibarlı olmak, güzel görünmek güzeldir.
Gösterişi, güzel görünmeyi doğa da sever, insan da.
Kır çiçeklerine, kolu kanadı pür çiçek, çiçek yüklü ağaçlara bir bakınız, görürsünüz.
İnsanın doğadan farkı şu ki, Ay'ın, Güneş'in yaptığını insanlar yapmazlar, yapamazlar. Ay gibi, Güneş gibi olamazlar. Bencil olurlar. Başkalarından armağan olarak aldıklarını, çaldıklarını, yağmaladıklarını bölüşmezler, paylaşmazlar.
Ay, paylaşır; Güneş paylaşır.
Isısız, ışıksız Ay'ın yaptıkları keramet bile sayılır. Ne yapsa yakışır Ay'a. Şavkı vurur sazının üstüne ozanın. Denizler yakamozlanır. Mahallenin pasaklı kızı güzel görünür. Ay'ın gözlerimize sihirli dokunuşlarıyla yaşanır bu güzellikler.
Ay'ın gökyüzünde çalım satmasına bakmayın, aydınlık yüzü de karanlık yüzü gibidir. Dedim ya, Ay, Güneş'in kendisine armağan ettiği ışığı, evrendeki başka dostlarıyla paylaşır.
Kimi ülkelerin kötü, bencil yöneticileri ise Ay'ın karanlık yüzü gibidir.
Dünyanın hiçbir yerinde, hiçbir kötülük, göz açıp kapayıncaya kadar bir milyon ağacı kesip yere sermez. "Bu kadar da olmaz!" denilen şey olur. Rayların altı oyulur; tren, havaya savrulur. "Bu kadar da olmaz." denilen şey olur. Bu kötü işler, karanlık yüzlülerin işidir. .
Bundandır ki,
Kötü insanlar; aşkımıza, özgürlüğümüze, sevincimize musallat olur. Her biri birer kanser hücresi, ur...
Ay ise hep başımızın üstünde durur.
Ay'ın karanlık yüzünü, insanın iç karanlığını, halkların kara bahtını aydınlatmanın tek yolu vardır, tek çaresi;
De
mok
ra
si...