KÖRDÜĞÜM
Düğüm düğüm olmuş ömrüm bir kocaman kördüğüm
Çözülmüş dizim bağı bin parça bin bölüğüm
Açma içim kan ağlar bilinmez bir höyüğüm
Çözülmüş dizim bağı bin parça bin bölüğüm
İçime sızı düşmüş bir gülüş bir bakıştan
Döndüremem gönlümü bu gidiş bu akıştan
Güldürmez yüzümü sırma giysem nakıştan
Çözülmüş dizim bağı bin parça bin bölüğüm
KUŞLAR BİZİ TERKETTİ
Güzelliklerle dolu ülkem
Sabırla yunmuş huzurla büyümüş
İnsanlarım neredesiniz
Salkım söğütler pırıl pırıl sular
Yeşille ermiş yaylalar
Yollarına bereket ağan bağlar
İnsanlarla yarışan karıncalar
Buğday kokan üveyik kuşları
Şarkıları değişmeyen
Hacı baba leyleklerim
Sazlı gölde yeşil baş ördeklerim
Çil kınalı kekliklerim
Sülünlerim angutlarım
Katar katar durnalarım
Adını sayamadığım
Güvercin sevgililerim
Neredesiniz
Biz mi sizi
Siz mi bizi terkettiniz
Güzellikler masallar zeytinlikler ülkesi
Yurdumu8n saırla yunmuş huzurla yıkanmış
İnsanları
Huzur hasretimiz sabrı sizinle gömmüşüz
Duyun duyun
Kuşlar bizi terketti
*
Abdulkadir Ozulu Hoca’nın çok özel bir tutkusu daha var okumak ve yazmak sevdasından öte: Fotoğraf tutkusu. Bu tutkusunu çok kimse bilmez ben gibi. Okumanın, yazmanın, araştırmanın yanı sıra fotoğraf çekmeyi, çektiği çektirdiği fotoğrafları albümleyip saklamayı sever. Bir heves, bir tutkudur onun için.
Bir dostum “Abdulkadir Ozulu’nun fotoğraf arşivini gördün mü?” diye sormuştu. Ve arkasından da “...En az 10.000 (on bin) fotoğrafı vardır” diye ilave etti. Abartılı söylediği kanısındaydım. Evinin altındaki büyücek bir dükkanı kütüphane yaptığını biliyordum ve burada defalarca oturmuştuk. Bu kütüphanesinde 10.000 (on bin) eserin olduğunu söyleseler abartılı gelmezdi bana. Ancak on bin fotoğrafın olacağını düşünemezdim. Kütüphanesinde görmemiştim çünkü.
Merakımı, görmek istediğimi sayın Ozulu’ya söylediğimde, kabul etti her bilgiyi dileyen herkesle paylaştığı gibi. Kararlaştırdığımız gün ve saatte kütüphanesine gittik sevgili Muzaffer Gündoğar’la. Ozulu Hoca’yı yine kitapları ile başbaşa bulduk. Kararlaştırdığımız saatten çok önce gelmişti O. Yine bir şeyler araştırıyordu önünde açık dosyalarla. Ben fotoğrafları da kütüphanede göreceğim ümidi ile gitmiştim.
“Yukarıya çıkalım” dedi “...fotoğraflar evde.”
Salona girdiğimizde bir yığın fotoğraf albümü ile karşılaştım. Geleceğimizi bildiği için önceden hazırlamıştı. Bu kadar albümü bulacağımı, doğru söylemek gerekirse ümit etmiyordum.
(SÜRECEK)