Bu yıl M. Kemal Atatürk’ün liderliğinde; "23 Nisan 1920'de kurulan, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin ve Cumhuriyetin temelinin atılmasının da 105. yılındayız.
* * *
Henüz "Birinci Paylaşım Savaşı" devamında, ülkemiz işgal altında, halk kurtuluş mücadelesi içindeyken, liderimiz Atatürk, bu savaşın en zorlu, çetin ve olağanüstü günlerinde ilk Meclis TBMM’ni kurmuş, açılışını da dua ve merasimlerle yapmıştır. Delegasyon ve çeşitli mesleklerden oluşan kişiler mebus olarak çalışmaya başlamıştır.
Gazi, savaşın ortasında tüm gücünü ve yetkilerini, meclisten yani, "halktan" almıştır.
Bu durum; “Hakimiyet Kayıtsız Şartsız Milletindir” ilkesinin tam da yaşama geçme halidir.
Falih Rıfkı Atay, Çankaya kitabında; “Anadolu’da yeni bir Türk Devleti'nin temeli 23 Nisan 1920’de atıldı” der.
Atatürk, savaşın ortasında millet meclisi açan ve çocuklara da, gençlere de bayram hediye eden tek lider olarak “Dünya Tarihi”ne geçmiştir!
* * *
Atatürk'ün, çocuk sevgisi sık sık anılarında ve görsellerde yer almıştır.
İlk Meclisin açılış tarihi, 1924’ten başlayarak ilk yıllar ulusal bayram olarak kutlandı.
Tam olarak, bu tarihten beş yıl sonra 1929 yılında Çocuk Bayramı adını aldı. Sonraki yıllarda ise; Uluslararası Çocuk Bayramı olarak gurur duyulan bir gün olarak kutlanıyor.
Maiyetindekilere (çalışanlarına) “çocuk” diye hitap eden Mustafa Kemal Paşa, bu sıcak, duygusal, samimi seslenişi bilinçle yaparken, aradaki mesafeyi azaltarak, rahat olmalarına olanak veren bir lider, bütün bu anlayış farklılığı ile de günümüze taşınarak ölümsüz olmuştur!
O’nun için hiç kuşkusuz, ulusun tüm çocukları, kendi evladıydı...
* * *
Bunun yanında da (Sabiha, Afet, Ülkü, Rukiye, Nebiye, Zehra, Abdurrahim ve Mustafa) isimli 8 manevi çocuğu vardı. Her baba gibi evlatlarıyla sayısız anıları vardır. Onlarla hüzün, sevinç, başarı, gurur vb duygular yaşamıştır...
Onlarla, oyun oynar, sofraya oturur, sohbet ederdi...
Çocuklarına, okulda ve günlük yaşamda ayrıcalıklı davranılmasına hep karşı çıkmış, kararlarını kendi alabilen, seçimlerinde özgür ve özgün bireyler olmalarını istemiştir.
Her birinin eğitimiyle yakından ilgilenmiş, bazı alanlarda Dünya’da ilk olmalarının yollarını açmıştır.
Bu konuda da birçok anısı vardır...
Manevi kızlarından Nebile'nin düğününde dans ettiği fotoğraf “London News Dergisi”nde kapak olmuştur.
Cumhuriyetle birlikte kadın hakları ve kız çocukları altın çağını yaşıyordu.
* * *
Evlatlarından mal varlığı olanlar, devletin bazı kurumlarına tüm varlıklarını bağışlarken, liderin ölümünden sonra yoksul kalanlar devletten tek kuruş talep etmemişlerdir.
Ölümünde na’şı binlerce vatandaşın önünden geçerken, kendi yurttaşları kadar yabancıların da acı ve özlem duydukları görülmüştür. Binlerce düğmenin ceketlerinden koparılıp, balkonlardan caddeye atılması; “ben senden sonra eksiğim” anlamını taşıyordu.
* * *
Günümüz Dünyası, çok çeşitli savaşla birlikte, biyolojik, ekonomik ve sıcak savaşın içinde çaresiz…
Her koşulda akıl ve bilimi savunan Atatürk, çocuk ve gençlere bu yolda öğretiler bırakan bir lider olarak, Dünya'nın çeşitli sorunlar karşısında kaldığı çaresizlik konusunda da bir kez daha haklı çıkmıştır!
Atatürk, çok güvendiği bu ülkenin çocuk ve gençlerine miras olarak, akıl ve bilimi bırakmıştır.
* * *
Savaştan sonra, o yoksulluk içinde verilen sıtma, cüzzam, tüberküloz, trahom, kolera vb hastalıklarında gösterilen başarı hep bilim ve aklın rehberliğinde olmuştur!
* * *
Yine savaşın içinde anne- babasız kalan sayısız çocuk ve onları korumaya alan kurumları desteklemiş, yüzlerini güldürmek için büyük çaba harcamıştır.
Cumhuriyetin temellerinden olan laiklik, özünde, insan aklının; hurafe, safsata ve dogmalardan kurtulup, bilimin, gösterdiği yolda olmasıdır. Atatürk miras olarak, Cumhuriyet’in kazanımlarını geleceği kuracak olan başta çocuk ve gençlere bırakmıştır.
* * *
Çocuk ve gençlere bayram armağan eden, başta M. Kemal Atatürk ve tüm emeği geçenlere saygıyla.