Doğa muhteşem bir yaratılıştır. Bir varlığın tabii özelliklerinin bütünüdür. Dış dünyada hüküm sürmekte olan düzenden doğan güçtür. Dört mevsimi yaşar her yıl. Bir dönüşümdür bu...

Doğanın dönüşümünde kazanma ve kaybetme yoktur. Çünkü yaradan onu, muhteşem bir sessiz ahenkle kodlamıştır. Zamanı geldiğinde bu dönüşüm  koşulsuz olarak yaşamını sürdürür.

Bu dönüşümün adı İlkbahar-Yaz; Sonbahar-Kış’tır. Bunlar güzel ve de özel yaşantıdır canlılar için. Biz bu dönüşümlere ‘Mevsim’ diyoruz.

*

Ben mevsimleri insanlara benzetirim.

İlk doğum ve çocukluk İlkbahardır; mis kokulu çocuklar gibi. Tıpkı, suya hasret toprağın suyla vuslatındaki, toprağın kokusu gibi. Çocuk büyüdükçe dert olur bazılarına. Bu söylem paraya benzer. Onun da varlığı bir dert, yokluğu yaradır çünkü.

Yittikçe yaza dönüşür insan. Doğadaki börtü böceği kasıp kavuran çöl sıcağı gibi. Damarlarında dolaşan deli kandır bu dönem. Devinimleri ile uslanmıyandır. Hem de ufkunu göremeyen...

Bir de ‘sonbaharı’ vardır insanların. Bazılarına erken gelir, bazılarına geç. Kimileri bu sonbahara ‘hazan’ derler. Ama ben demem. Sonunda daha ‘kış’ vardır.

‘Kış’ son demdir yaşamda. Atsan, atamazsın; satsan satamazsın. Bazen vurgun yemiş dalgıca dönrersin, bazen vaha’sı olmayan çöle... Karları görürsün aynaya baktığında. Serpilmiş, düşmüştür saçlarına. Ve o an üşürsün. Sonraları bu karlar da erir, tepelerden başlayarak. Tek tük ağacı kalmış ormana dönersin. Ve daha sonra da içi oyulmuş ulu çınar gibi, deli bir rüzgar alır götürür seni başka dünyalara.

Bunun adına ‘ölüm’ derler. Yüzü ve söylemi soğuk olsa da, ölüm üzeldir bence. Kaçınılmaz sondur çünkü. Hayatı iyiden, güzelden, doğrudan ve helaldan yana yaşayanlarca bu son, ne güzel sondur. Tıpkı, yeni doğan mis kokulu bebekler gibi; yen ibir yaşama başlamadır, huzurlu ve rahat...

Bunun içindir ki, önceki yaşamı iyiden, güzelden, doğrudan yana sevmek gerekir. Bu yaşam öyle bir yaşamdır ki, ne bolluk anlar, ne yokluk; ne arkadaşlık, ne de dostluk. Ancak, kendi varlığını hissedersen yaşama sevinci coşkuya dönüşür. Elini tutan, kalbini dolduran, her koşulda yaşamı paylaşan birisi varsa kendi düyanda, dünyanın en anlamlı varlığı sensindir. İşte o zaman en kalabalık toplumların bir parçasısındır. Ve de kendini her türlü tamamlamış hisseder, bir bütüne dönüşürsün.

Yaşam çözümsüz bir bilmecedir. Bu bilmecede insan, yüreğinde ‘sevgi’ olmadan ne kendini sevebilir, ne de bir başkasını... Huzursuzsundur. Huzurlu  yaşamak, insanın kendisini ve yaratılan her şeyi sevmekle koşuttur. Huzur, mutluluğun ön koşuludur bence. İnsanın kendisini tanımasıdır. Yaşadığın sürece huzurlu ve mutluysan, ‘yaşam’ denen çözümcüz bilmeceyi de çözmüş olursun. Aksi halde, insan bilmez ki, yaşamı boyunca yaşını biriktirmiştir sadece. Acı ve tatlı anlarını biriktirmiştir. Sonraları, yalnızlıktan koskoca bir oyuk oluşturur bu birikintiler. Ve daha sonra da  bir ‘hiç’ bırakarak, “Ah... keşke...”ler duyulur. “Öz” ise, bir iz bırakmak, bir hoş seda bırakmaktır gökkubbede.

*

Keşke yaşananlar hiç ağlatmasa insanları; hüzün uğramasa sokağına; huzurlu ve mutlu olduğu yerde kalsa keşke. Keşke huzurlu, mutlu ve sağlıklı olduğu yerde bulsa yüreğini. Yüreğinin götürdüğü yerde yaşasa keşke. Keşke... Keşke...

Ancak insan, her koşulda sevmeli yaşamı. Koşulsuz sevmeli. Hem de karşılık beklemeden. Bazen garip düşüncelere dalsa da, hisleri girdaplara sürüklese de, yine sevmeli, yine sevmeli...Nefes alıp veriyorsun çünkü. Yaşam senin için devam ediyor. Bu nefes ‘sağlıklı’ olursa her şeye değer dünya yaşamı. Yaşamaya değer. Tıpkı, Kanuni’nin “Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi; olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi” dediğindedir yaşam...

Her insanın yaşamında inişler-çıkışlar olmuştur mutlaka. Hüzün ve gözyaşı olacaktır elbette. Acı ve tatlı da yaşamın bir parçası değil mi? Bunlara karşın hep, yaşamın dolu tarafını görmeli gözler. Sevgiyi, hoşgörüyü, özveriyi, paylaşımı göz’ardı etmeden yaşamı sevmeli insan. Yaşam uzun bir süreç; acısıyla-tatlısıyla, çeşitli renkleriyle güzeldir çünkü.

Kadere “yaşamın kara rengi” derler. “Yaşam yumağı çok sert” derler. Engin yaşam denizde geçit vermyen buz dağı derler. Bu kara renk alın terimizle ‘ak’a çevrilir; sert yumak hoşgörümüzle yumuşatılır; buzdağı yaşamın sevgi sıcağıyla eritilir. İnsan sevgiyle yaratılmış, insan hamurunun en önemli unsuru sevgidir çünkü.

Gerçekler ağırdır, her kişi taşıyamaz. Gerçekler, hayal edilen gibi değil, yaşandığı gibidir. Yaşanan bu gerçekleri kabullenirsek huzuru da yakalamış oluruz. “İnsanı anlamak, aşamı anlamaktır” denir. İnsanı sevmek, yaşamı da sevmektir. Sevgi yüce bir duygudur çünkü. Sevgi yaşanırsa, paylaşılırsa; hoşgörü ile özdeşleştirilirse; özveri ile birleştirilirse; zaman ve mekanla sınırlandırılmazsa ‘sevgidir’ bence. “Yaratılanı severim, Yaratnadan ötürü”ye bağlı kalarak insan önce kendisini, sonra başkalarını severse, yaşamı da sevmiş olur. Gülelim birbirimize. Küçücük bir gülüş, içtenlikli bir davranış, bir tebessüm, bir öpücük yaşamımızda neyi değiştirmez ki... Bu küçücük gülücükler Kaf dağı kadar büyük ve buzdağı kadar bir kalbi kazanıp, eritmeye yetere. Bunun içindir ki yaşamı sevmeli insan. Sevelim birbirimizi; hem de koşulsuz sevelim. Sevgi, her kapıyı açan bir anahtardır.

-

Bakın bir ömrün özeti şu değil mi?

Ocak bitti

Şubat ne ki,

Mart, Nisan, Mayıs

Gençlik kavak yelleri

Haziran yoln yarısı

Otuzbeşindeki gibi

Temmuz, Ağustos, Eylül

Biraz ağla, biraz gül

Ekim yaprak dökümü

Elden, ayaktan, gözden, gönülden...

Kasım saçlarına yağan kar

Artık günler birer an

Aralık mı? Hiç sorma

Ne diyeyim ki!

Geriye dön bir bak

Sonra...

-

Eğitimci dostum Mehmet Özata şu iki rubaisi ile sevmeyi, sevilmeyi, yaşamı çok güzel özetlemiş;

Hazanda hüzün vardır, üşür tabiat ana

Dökülür yapraklar, savrulur dört bir yana

Her mevsimin ayrı bir güzelliği var amma

Bahar aşktır, sevgidir, vuslattır anlayana

İlk kendine gülümse, günaydın de aynalara

An dostlarını, varlığın çınlasın kulaklarda

Yaşam, sevmek ve sevilmekle anlam kazanır

Mutluluk sevene yakındır, değil uzaklarda

-

Bunun içindir ki,

Bir avuç sevgi, bir yudum huzur, bir dilim umut yeterli hepimize...

Sevmek, sevilmek çok güzel

Yaşamak çok güzel doğrusu.

Sağlıcakla kalın...