Türkiye, NATO üyeliğine başvuran İsveç ve Finlandiya için bir karşı duruş göstermişti. Nedeni de bu ülkelerin terör örgütlerine yardım ve yataklık yapıyor oluşu...
Ancak 28 Haziran 2022 günü Madrid’de yapılan toplantıda, belli koşullarla imzalanan üçlü muhtıra ile bir yeşil ışık yakılır olundu.
Elbette NATO’ya üye olabilmenin uzun bir süreci vardır. Bu süreç içinde en önemli basamaklardan biri de 30 ülkenin parlamentosunda onaylanması gerektiğidir.
Bu demektir ki, İsveç ve Finlandiya muhtırada verilen sözleri yerine getirmez ise TBMM bu muhtırayı onaylamayabilir.
Nitekim DSP Genel Başkanı Önder Aksakal İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyelikleri için, anlaşma içerisinde net olmayan bölümlerin olduğunu belirterek, “Bu nedenle bu anlaşma TBMM’de onaylanmamalıdır” dedi.
***
İttifak cephelerini oluşturan siyasi liderler ise “Madrid Muhtırası” için, iç politik hesaplarla farklı yaklaşmışlarda bulunur oldular.
Nitekim Erdoğan, “Üçlü muhtıra diplomatik bir zaferdir” dedi.
Bahçeli, “İsveç ve Finlandiya'nın Dışişleri Bakanları eliyle imza altına alınan 10 maddelik muhtıra metni ülkemiz lehine stratejik bir kazanım, milli bir başarıdır” dedi.
Kılıçdaroğlu “Ne oldu? Gittin bastın imzayı, çıktın geldin. Peki, Türkiye Cumhuriyet Devleti'nin ağırlığı oldu mu? Olmadı ” dedi.
Akşener, “…Üst perdeden atılan nutuklar müzakere masasında verilen tavizlerle taçlandırılmış gözüküyor” dedi.
Diğer siyasi liderlerin yaklaşımı da aşağı-yukarı aynıdır.
***
Süreç içinde neler olacağını şimdiden kestirmek elbette biraz peşin hüküm olur.
Ama iktidar ve muhalefet cephesinin, İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliği konusundaki tavırları ne derece samimidir? Bilemiyoruz.
Bu nedenle iktidar ve muhalefet partilerinin NATO’ya bakışını bir görmek gerekir.
Şimdi soralım:
AKP NATO’ya karşı mı? Hayır.
CHP NATO’ya karşı mı? Hayır.
MHP NATO’ya karşı mı? Hayır.
HDP NATO’ya karşı mı? Hayır.
İYİ PARTİ NATO’ya karşı mı? Hayır.
SAADET PARTİSİ NATO’ya karşı mı? Hayır.
DEVA PARTİSİ NATO’ya karşı mı? Hayır.
GELECEK PARTİSİ NATO’ya karşı mı? Hayır.
Büyük sermaye NATO’ya karşı mı? Hayır. Üstelik NATO üyesi devletlerin iş dünyası ile içli-dışlıdır.
Ve diğerleri…
Çünkü Türkiye siyaseti, 1946’dan bu yana Batı Bloku’nun yanında yer almış, özellikle ABD’nin güdümüne girmiştir.
***
Peki, kim karşı?
Sosyalistler, sosyalist kimlikli siyasetler, bağımsızlıkçı politik çizgisi olanlar ve de gerçekten milli duyguları yüksek olanlar…
Bu nedenle evelemenin gevelemenin de bir anlamı yoktur. Türkiye’de sosyalist siyasetler dışında hiçbir siyasi parti, hiçbir siyasi kimlik açık açık NATO karşıtıyım demez, diyemez. Ve de NATO karşıtlığı bir politika izleyemez.
Darbe dönemlerinde bile okunan ilk bildiride, NATO’ya sadakat yemini edilmiştir ve de edilir.
Aslında Kılıçdaroğlu’nun 21 Şubat 2022 günü, İngiliz Reuters Ajansı’na verdiği röportajda “NATO, Türkiye için gereklidir. NATO artık bugün, 21’inci yüzyılda aynı zamanda demokrasinin de bir güvencesidir” sözü, tüm bu siyasi liderlerin ortak düşüncesinin bir ifadesi olmuştur.
Ama yine de tüm bu olgulara ve de bu bakış açısına karşın:
NATO’nun küresel sermayenin askeri bir koruyucu gücü olduğu, bir realite olarak bilinirken…
İsveç, Finlandiya gibi ülkelerin terör örgütlerine yardım ve yataklık ettiği bilinirken…
Siyasetin iç politik hesaplarla birbirine karşı politik sözler söyleme yerine, TBMM’de ortak bir duruş göstermesi gerekmez mi?
Genelde Batı’nın bu politikalarına karşı ortak, güçlü ve ilkeli bir duruş göstermesi gerekmez mi?
Elbette gerekir. Ama bu duruş gösterilebilir mi? Bilemiyoruz.