Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, 24 Temmuz Perşembe günü yaptığı açıklamada Fransa'nın Filistin'i devlet olarak tanıyacağını duyurdu.

Ve Macron, kararı Eylül ayında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda resmileştireceğini söyledi.

Zaten bugün itibariyle BM üyesi 193 ülkeden 148’i Filistin’i devlet olarak tanımıştı.

İçinde İngiltere, Almanya, Fransa’nın da bulunduğu 24 Avrupa devletiyle toplam 45 devlet ise henüz tanımamıştır.

Ama tanıyanlardan 100’den fazla devlet, diplomatik temsilcilik bulundurmak suretiyle Filistin’le diplomatik ilişki de kurmuştur.

***

Aslında Filistin’in tanınırlığı 1988 yılından itibaren başlamıştı.

Yani 1988 yılında Filistin Bağımsızlık Bildirgesinin yayımlanmasıyla başlamıştı.

Sonuçta 77 yıldır büyük bedeller ödeyen ve de halen ödemekte olan Filistin halkının kavgası, “Filistin Devleti olma yolunda önemli ölçüde yol alır olmuştur.

İşte bu yol:

-Gün 29 Ağustos 2012… Filistin, BM Genel Kurulu’nda Üye Olmayan Gözlemci Devlet statüsünde kabul edilmiştir.

Bu kabul edilişte Türkiye, Çin, Rusya ve Fransa başı çekmişti.

-Gün 30 Ağustos 2015… Newyork’ta BM binası önünde Filistin Bayrağı dalgalanmaya başlamıştır.

Bunun için 10 Eylül 2015 günü yapılan Genel Kurul'a, BM'in 193 üyesinden 172'si katılmış, 119 ülke evet demiş, 45 ülke çekimser kalmış, 8 ülke hayır demişti.

-Gün 10 Mayıs 2024… Bugünden başlayarak BM Genel Kurul’larında 143 ülkenin evet oyuyla, “Filistin temsil edilecek ama oy kullanamayacak kararı alınmıştır.

Yani bu kararla Filistin’in BM’de “Daimi Temsilciliği” olmuştur.

Ve gün 18 Eylül 2024… İlk kez, Filistin'in BM Daimi Temsilciliği tarafından BM Genel Kurulu'na, İsrail'in işgal altındaki topraklardan 12 ay içinde çekilmesini talep eden bir tasarı sunuldu. Tasarı 14’e karşı 124 oy ile kabul edildi.

Evet, tasarı kabul edildi ama İsrail böyle bir kararı, geçmişte de olduğu gibi uygulamadı.

Çünkü BM Genel Kurul kararları bağlayıcı değil, tavsiye niteliğinde idi.

***

Zaten sorun da budur…

Yani BM Genel Kurul Kararları’nın uygulanmamasına karşılık, bir yaptırım yoktur.

5’i daimi 15 üyeden oluşan Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) kararları ise bağlayıcıdır.

Ama orada da bu 5 daimi üyenin (ABD, Rusya, Çin, İngiltere, Fransa) “veto” hakkı vardır.

Nitekim veto en çok ABD tarafından kullanılmış, İsrail’in Filistin halkına uyguladığı terör ve Gazze katliamları için alınan tüm kınama kararları veto edilmiştir.

İşte bu nedenlerle bu konu, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres tarafından zaman zaman gündeme getirilmiştir.

VeEşitsizlik tepede başlıyor denilmiş, “BM’in görevinin savaşları engellemek olduğu, ama barışın sağlanması için örgütün strateji ve yapısında değişikliğe gidilmesi çağrısında bulunulmuştur.

***

Çünkü veto yetkisi olanların dışında kalan 188 ülkenin hiçbir etkisi ve hiçbir yaptırımı yoktur.

Nitekim Birleşmiş Milletlerin 80 yıllık sürecine baktığımızda:

-İslam İşbirliği Teşkilatı’nı (İİT) oluşturan 57 İslam devletinin ve Arap Birliğini oluşturan 22 Arap devletinin, hiçbir etkinliği ve yaptırımı yoktur.

-54 Afrika devletinin ve 14 Avustralya (Okyanusya) devletinin, hiçbir etkinliği ve yaptırımı yoktur.

-44 Asya devletinin, Rusya ve Çin hariç hiçbir etkinliği ve yaptırımı yoktur.

-47 Avrupa devletinin, İngiltere ve Fransa hariç hiçbir etkinliği ve yaptırımı yoktur.

-Ve Amerika kıtasındaki 35 devletin, ABD hariç hiçbir etkinliği ve yaptırımı yoktur.

Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi sorun budur…

Çünkü İkinci Dünya Savaşı’nın ardından 1945’te kurulan, bugün 193 üyeli Birleşmiş Milletler (BM) 1945’den bu yana, ABD’nin hizmetinde ve ABD kararlarına meşruluk kazandıran bir örgüt olmuştur.

Aynı şekilde Birinci Dünya Savaşı’nın ardından 1920’de kurulan Milletler Cemiyeti (Cemiyet-i Akvam) ise 1920-1946 arasında İngiltere’nin hizmetinde ve İngiltere kararlarına meşruluk kazandıran bir örgüt olmuştu.

***

Elbette Filistin için nihai amaç:

-Bağımsız bir devlet olmaktır.

-BM’nin 194’üncü üyesi olan bir devlet olmaktır.

Ve de 77 yıldır adım adım İsrail tarafından işgal edilen topraklarına sahip olmaktır.

Nitekim Gazze’deki soykırıma karşı, Avrupa başkentlerinde sesini yükselten Avrupa gençliği de ellerinde Filistin bayraklarıyla, 68 kuşağının yaptığı gibi Filistin halkının bu haklı davasının yanında durmaktadır.