Daha doğrusu, emperyalizmin Ortadoğu’nun başına sardığı bela…
Ve İsrail'in kuruluşuyla 1948 yılından günümüze uzanan Siyonist ideolojinin, militarist bir devlete dönüştüğü bir bela…
Ve de Ortadoğu coğrafyasında katliama varan insan hakları ihlallerinin, sona ermeyeceğinin göstergesi olan bir bela...
Nitekim İsrail’in 22 aydır karadan, havadan ve denizden bombaladığı Gazze'de, yaratılan yıkım sonucunda ortaya çıkan 60 bine yakın ölüm ve 120 bine yakın yaralı bunun çok açık ve somut bir delilidir.
Ve de başta ABD ve Avrupa olmak üzere İsrail'e verilen uluslararası destek, İsrail'in Orta Doğu'daki konumunu sağlamlaştırmasında kilit bir faktör olmuştur.
Özellikle de Irak savaşı sonrası gündeme gelen Amerikan güdümlü “Büyük Ortadoğu Projesi“ (BOP), İsrail için hem fırsat yaratmış, hem de meydan okumalara yol açmıştır.
Ve de bugün Ortadoğu coğrafyasındaki bu proje, bir kısım siyaset uzmanlarınca, “Büyük İsrail Projesi” olarak değerlendirilir olmuştur.
***
Peki, İsrail bu gücü nereden almakta?
Evet, İsrail bu gücü:
-Bölgedeki varlığına dayalı kendi gücü yanında, özellikle ABD'nin bu gücü beslemesinden, desteklemesinden ve savunmadaki rolünden almakta.
-Bölgedeki varlığını tartışmasız bir şekilde reddeden çevre ülkelerin zayıflığını, çok iyi bilmesinden almakta.
-193 üyeli BM’de, 57 İslam devletinin 2 milyarlık nüfusuyla fonksiyonel hiçbir etkinliğinin olmamasından almakta.
-Ve yine 22 Arap devletinin BM içinde hiçbir etkinliğinin olamamasından almakta.
-Ve de İsrail’in iyi eğitimli ve teknolojiye hakim ordusunda, gelişmiş istihbarat ağından, nükleer silah kapasitesinden ve Batı’dan, özellikle de ABD’den aldığı sınırsız destekten almakta.
İşte tüm bu olgular bugün İsrail’i, özellikle askeri anlamda bölgenin en güçlü aktörü haline getirir olmuştur.
***
İsrail’in bölgedeki amacı ise:
Elbette, ABD ve İngiliz politikalarına bölgedeki karşı duruşları bastırmak ve tasfiye etmektir. Ve de amaç, Ortadoğu’daki Müslüman ülke yönetimlerini bastırmak ve sindirmektir.
Bunun için tüm Ortadoğu ülkelerinde, iç çatışmaları gerçekleştirmek ve bölge ülkelerinin parçalanmasını küçük devletçiklere bölünmesini ya da federatif bir sisteme geçmesini sağlamaktır.
Ki, buna Türkiye de dâhildir. Ve de Türkiye’yi bekleyen büyük bir tehlikedir.
***
Nitekim İsrail:
Gazze’de yapılan soykırım devam ederken Lübnan’a, ardından Yemen’e, ardından İran’a savaş uçaklarıyla, füzelerle ağır saldırılar yaptı.
Ve bu kez de Dürzileri savunma gerekçesiyle, Suriye’nin egemenliğini ve uluslararası hukuku ihlal ederek stratejik üsleri, tankları ve ağır silahları hedef alan hava saldırıları düzenlemekte. Nitekim Suriye'nin, İsrail sınır taşlarını bir karış geçebilecek kapasitesi olmadığı halde, tehdit var diyerek sınırlarındaki birlikleri takviye etmekte.
Oysaki asıl amaç, Güney Suriye’de kontrol alanını genişletmektir.
İşte bu nedenle 16 Temmuz 2025 günü Şam'daki Başkanlık Sarayı ve Savunma Bakanlığı binalarını güpegündüz, hem de televizyonların yayında olduğu bir anda, hem de bütün dünyaya afişe edercesine bombaladı.
Zaten Suriye'nin hava savunması neredeyse yok gibidir. Olanı da zaten iç savaş sonrasında İsrail tarafından, stratejik askeri noktalar vurularak imha edilmişti.
***
Aslında bölgedeki Arap ülkelerinin İsrail’e karşı güçlü bir hava savunma sistemi yoktur.
Yani Suriye’nin, Irak’ın, Ürdün’ün, Lübnan’ın, Yemen’in, Suudi Arabistan’ın ve de İran’ın, İsrail’e karşı güçlü bir hava savunma sistemi yoktur.
Bu nedenle İsrail, bu ülkelerin hava sahasını kendisine aitmiş gibi, hiçbir engelle karşılaşmadan çok rahat bir şekilde kullanmaktadır.
Ve de savaş uçaklarıyla, bu hava sahalarını kullanarak istediği yeri bombalamakta, füzelerle istediği noktayı vurmaktadır.
Çünkü savaş, artık bir teknoloji savaşıdır. Ve savaş, artık bir meydan muharebesi değildir.
Bu nedenlerle yapılması gereken, Ortadoğu’daki Arap ülkelerinin, genelde İslam ülkelerinin İsrail karşıtlığında güç birliği yapmalarıdır.
Evet, bu oluşumun olabilirliği zordur. Zordur ama ABD’nin ve Batı’nın desteklediği İsrail karşısında başka bir seçenek de yoktur.
Ama Filistin davasına içtenlikle sahip çıkmak, Gazze’deki soykırıma içtenlikle karşı çıkmak böyle bir birlikteliğin oluşumunu tetikleyecek önemli bir seçenektir.