TRT Ankara Radyosu'ndan Cumhurbaşkanı gaflet, dalalet hatta hıyanet içinde...” diye başlayan, “Yurtta Sulh Konseyi ülke yönetimine el koydu” diye bitirilen kanlı bir kalkışma idi 15 Temmuz.

İncirlikten kalkan tanker uçakların desteklediği uçaklarla, tanklarla İstanbul ve Ankara sokaklarında katliam yapan bir kalkışma idi 15 Temmuz.

Ve de başında bir Mehdi'nin bulunduğu FETÖ denilen bir cemaatin devleti ele geçirme projesi idi 15 Temmuz.

Ama yeteri kadar sorgulanmadı, sorgulanamadı 15 Temmuz. Oysaki:

-Bir cemaat kendinde, devleti teslim alacak bir gücü görebilmiş ise...

-Devleti ele geçirecek ölçüde devletin en kritik kadrolarına, devletin sinir uçlarına, devletin kan damarlarına yerleşmiş ya da özellikle yerleştirilmiş ise...

Nasıl bir istihbarat körlüğü oluşmuştur, sorgulamak gerekirdi.

-O günün İçişleri Bakanı Efkan Ala'nın ağzından, “81 ilin Emniyet Müdürü'nün 74'ü cemaatçidir” denilmiş ise...

-Ve de bir kısım valiler, kaymakamlar, yargıçlar, savcılar halka hizmet değil de bir cemaat liderine kulluk yapar olmuş ise...

Nasıl bir siyasal körlük oluşmuştur, sorgulamak gerekirdi.

Ve de nasıl olur da devletin gözü önünde 80’li, 90’lı ve 2000’li yıllarda bir cemaat bu kadar büyür ve devletin kurumlarına sızar? Sormak, sorgulamak gerekirdi.

***

Özellikle de:

-Pozitif bir eğitim süzgecinden geçmiş bir kısım subaylar

-Kemalist bir eğitimin içinden yetişmiş generaller, albaylar, yarbaylar

İslam adına İslam'ı ABD'nin, Siyonizm'in ve küresel sermayenin hizmetine sunan bir cemaat liderine tapınır olmuş ise sorgulamak gerekirdi.

-Cumhuriyetçi, Kemalist ve laik değerlerle donatılmış bir ordunun mensupları

-Cumhuriyetçi, Kemalist ve laik değerlerle donatılmış bir yargının mensupları

-Cumhuriyetçi, Kemalist ve laik değerlerle donatılmış akademi mensupları

Ettiği yemini unutup, kendini Mehdi sanan bir kişiye biat edip peşinden koşar olmuşlar ise sorgulamak gerekirdi.

Ve de bu ülkenin yarbayları, albayları, generalleri bir Mehdi'nin talimatlarına uyup, kendi halkına silah çekip bu ülkenin meclisini bombalıyor ise...

Bu ülkede ciddi ciddi sorgulanması gereken bir sorun var demektir.

İşte 15 Temmuz 2016; tüm bu olguların ete kemiğe bürünüp, cemaat diye görünüp, İslam'ı Siyonizm'in ve emperyalizmin hizmetine sunan bir Mehdi'nin talimatıyla, kanlı bir kalkışmanın yaşatıldığı gün idi.

***

Siyaset bilimcilerine göre, küresel bir projenin İslam dünyasındaki kurumu idi bu cemaat.

Çünkü kim ne derse desin, Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra Batı için İslam, büyük bir tehlike olarak görülmüştür. Bu bakış değişmemiştir ve de kontrol edilmesi istenmiştir.

İşte bunun için bir cemaat, bunun için bir mehdi yaratılmıştır.

Önce FETÖ lideri, İslam’ın dünyaya açılan yüzü, hoşgörü, uzlaşı ve diyaloğun simgesi olarak gösterildi. Ardından “Kâinatın İmamı” denildi. Ardından “Mehdi” denildi.

Ve inancını ABD’nin hizmetine sunmuş potansiyel bir güç yaratıldı.

Ve de devletin damarlarından beslenmiş, sinir uçlarına yerleştirilmiş bir güç

Ve de verilen ifadelere bakılırsa, orduyu teslim alacak kadar güçlenmiş bir güç...

***

Ne yazık ki bugüne kadar, cemaatin arkasındaki asıl irade, iktidar ve muhalefet tarafından ne ciddi ciddi sorgulanır, ne de araştırılır oldu.

Ama çok şeyler söylendi 15 Temmuz için.

Tiyatrodenildi.

“Kontrollü darbedir” denildi.

“İktidarın kurgusu” denildi.

Sayın Kılıçdaroğlu da “15 Temmuz kontrollü darbe girişimidir” dedi.

Ama 15 Temmuz’a kuşkulu gözle bakanlara karşı, bugün CHP Genel Başkanı, o gün CHP Grup Başkanvekili olan Özgür Özel bir nokta koymuştu.

Ve 15 Temmuz’a bazı yerlerde tiyatroydudeniliyor, tiyatro miyatro değil, bal gibi kanlı bir darbe girişimiydi; rejime, Meclis’e, ülkeyi yönetenlere, demokrasiye kast ediliyordu ve bu ülkenin rejimini değiştirmeye çalışan bir darbe girişimiydi demişti.

***

Evet, Türkiye 15 Temmuz 2016 günü ilk kez Cumhuriyet karşıtı büyük bir tehlike yaşadı ve bir tehlikenin eşiğinden döndü diyebiliriz.

Hem de 250 şehit, 2 binden fazla yaralı vererek...

Ama yine de Cumhuriyet tarihinde ilk kez, darbe karşıtı geniş bir siyasal ve toplumsal kamuoyu oluştu diyebiliriz.

Ve o gün kitlesel bir karşı duruş, mecliste ortak bir siyasi duruş oluştu diyebiliriz.

Ve de Cumhuriyet tarihinde ilk kez, darbecilerden hesap sorulur oldu diyebiliriz.

Yine de “Ya bu kalkışma başarılı olsa idi...” sorusunu sorarak, Cumhuriyet karşıtı bu olguları ve bu oluşumları ciddi ciddi bir sorgulamak, vazgeçilmez bir görev olmalıdır.

Ve son söz:

Eğer bu sorunlar görülmez, eğer bu sorunlar üzerine sorgulama yapılmaz ise yarın benzer felaketlerin yaşanmayacağının da bir garantisi yoktur.