“11 Temmuz 2023 14:47’de NATO ülkelerinin liderleri Litvanya'nın başkenti Vilnius'ta düzenlenen NATO Zirvesinde bir araya geldi. Finlandiya, bir NATO Zirvesine ilk kez tam üye olarak katılıyor. NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, Finlandiya Cumhurbaşkanı Sauli Niinisto'yu tebrik etti ve İsveç'in de yakında tam üye olacağını belirtti. Liderler, Ukrayna'ya destek artırılacağını, yeni savunma planlarının onaylanacağını ve savunma yatırımlarının artırılacağını bildirdi.”
4 Nisan 1949’da kurulan bu savaş ve saldırı örgütü kuruluş amaçlarına koşut olarak 73 yıl sonra dahi işlevini sürdürdüğü gibi, genişlemeye ve dünyanın birçok bölgesinde doğan çatışmalara müdahale etmeye devam ediyor.
Ülkemiz yöneticileri, ekonomik gelişme yönünü emperyalist-kapitalist zincirin bir halkası olarak belirlemiş, giderek batı ile bütünleşme eğilimi göstermiştir. Emperyalist odaklar 2. Paylaşım Savaşı sonrası güçlü bir birlik olarak ortaya çıkan Sosyalist Blok karşısında konumlandılar, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği’nin yayılmasını önlemeyi hedefleyerek bir birlik oluşturdular.
2. Paylaşım Savaşı’nın bitiminde Kuzey Kore, Sovyetler Birliği, Güney Kore ABD etkisi altında kaldı. Güney Kore Kuzey’i yutmak üzere askeri müdahaleye başlayınca Çin de savaşa ilgisiz kalmadı. Bu kısa süreli savaş iki küçük devlet arasında çıkan çatışmadan çok iki farklı bloğun çatışması olarak anlaşılmalıdır.
1945’te ikinci paylaşım savaşı sonrasında Sovyetler Birliği ile ortaya çıkan sorunlar temel alınarak Ülkemiz NATO’ya katılmayı hedefledi. Esasen Sovyetleri çevrelemeyi amaç edinen USA 1945’ten başlayarak Türkiye ile ilişkilerini geliştirmeye başladı.
1950’de iktidara gelen Demokrat Parti hükümeti TBMM’ne danışmadan savaşa katılma ve esas olarak NATO’ya girmeyi garantilemek amacıyla Kore’ye asker gönderme kararı aldı. Karşılıklılık temelinden çok kendilerine pazar oluşturma temelinde gelişen işbirliği asker göndermenin de etkisiyle 1952’de ülkemizin NATO’ya alınmasıyla sonuçlandı.
Bu özetten sonra gelelim günümüze:
NATO nedir?
-Kuruluşu savunma amacı olan saldırı, savaş örgütü.
Gerçekten savunma mı yapar?
-Kuruluşundan bu yana savunma yapmasını gerektirecek bir saldırıya maruz kalmadı.
Savunma yapmıyorsa ne yapıyor?
-Adı üstünde, saldırıyor.
Nereye saldırdı veya müdahale etti?
-Irak’ta Saddam Hüseyin iktidarını, Libya’da Kaddafi iktidarını yıktı.
Bu iktidarları yıktıktan sonra bu ülkelerde ne oldu?
-Irak fiilen üçe bölündü: Şiiler Arap yönetimi, Sünni Arap Yönetimi, Kürt Bölgesi. Irak ağırlıkla Şii İran etkisi altında. Petrolüne ABD emperyalist gücü el koymuş durumda.
-Libya fiilen ikiye, hatta üçe, bölündü, El Kaide dahil birçok silahlı grup küçük bölgelerde hakimiyet sağladı. Genel olarak çok parçalı bir görünüm var. Ülke Kaddafi’nin yakalanıp linç edilmesinden sonra bir daha toparlanamadı. Amerikan yanlısı General Hafter grubuna NATO ülkeleri destek veriyor. Dünyanın uçak yakıtı olarak kullanılan en kaliteli petrolünü emperyalistler çekiyor.
Ukrayna’daki işlevi nedir?
-Rusya’yı çevreleme stratejisi uyarınca Ukrayna’daki neo-Nazi iktidarı destekliyor ve silah yardımı gönderiyor. Adı konmamış bir devler savaşında Ukrayna ordusun silahlandırıp Rusya’ya karşı kullanıyor.
Gürcistan’da ne işi var?
-Yine Rusya’yı çepeçevre sarma stratejisi yürürlükte.
Dünya’nın başka hangi bölgelerinde militarist faaliyetler gösteriyor?
-Doğu Asya’da, Çin’in güneyinde Tayvan yönetimini destekleyerek Çin’in ekonomik gelişmesinin önüne geçmeye dolayısı ile de kendi dünya jandarmalığı rolünü kabul ettirmeye çalışıyor.
Bunu başarabilir mi?
-ABD’nin Vietnam’da ve Kore’de yediği tokattan sonra NATO aracılığı ile dünyaya egemen olma sevdası öyle görülüyor ki suya düşmüş durumda. Karşısında Çin, Rusya, sessiz sedasız Hindistan ve İran var. Bu 4 ülkeyi dize getirmesi kolay değil. Hiçbir ülke kendi hegemonya alanlarını NATO aracılığı ile ABD’ye kaptırmak istemez.
Bu çekişmenin sonu ne olabilir?
-Halklar bağımsızlıklarına sahip çıktıkları sürece dünyanın neresine girse kovulurlar.
NATO ülkelerini doğrudan silahlı tehdit eden bir durum söz konusu olmadığına göre bir savaş örgütü olan NATO’ya da ihtiyaç kalmadığını ve dağıtılması gerektiğini düşünüyorum. Ülkemizin de onayıyla Finlandiya’nın pakta girmesiyle ve İsveç’in girme beklentisiyle sürekli genişleyen NATO emperyalist-kapitalist dünyanın jandarması olmaya bir süre daha devem edecek gibi görünüyor. Dünya halkları hem bu ekonomik sömürü düzeninden hem de bu saldırı örgütünden kurtulmalıdır. Ülkemizin kuruluşunda izlediği çizgide tam bağımsız, bağlantısız konumda olması esastır. “Yurtta barış, dünyada barış” ilkemizden ödün verilmemelidir.
Militarist donanıma trilyonlarca para harcayan emperyalistler bu harcanan parayı yoksul halkların sırtına yükleyerek varlıklarını koruma telaşındalar. Ancak, inanıyorum ki bu dengesizlik sür git böyle olmayacak, dünya ve insanlık bu soyguncu düzenden kurtulacak; hakça, halkça bir düzen içinde yaşayacağız.
NATO’nun girdiği ülkelere dirlik-düzenlik geldiği görülmemiştir. Ne ülkemiz, ne bölgemiz ne de dünya için bir rahatlama olmayacaktır, aksine tehdidin boyutu genişlemiştir.