Evet, bu tartışma bitmeli ve de bitirilmeli.

Evet, CHP’ye daha fazla zarar verilmemeli.

“Değişim” sözü, didişmeye dönüşmemeli.

Ve de “değişim” sözü, yalama edilmemeli.

***

Elbette “Altılı Masa İttifakı” önemliydi. Elbette altı siyasi partinin liderlerinin bir araya toplanması önemliydi.

Çünkü:

Yükselen sosyal muhalefet, bu fotoğraf üzerinden daha iyi bir gelecek için umutlanmıştı.

Ve yükselen sosyal muhalefet, her türlü eşitsiz, adaletsiz ve bozuk düzenden ancak güçlendirilmiş bir muhalefetle kurtulabileceğini bekler olmuştu.

Ama sahada bu birlik beklendiği gibi gerçekleşmedi.

Ve de bu fotoğraf umutlandırıcı, güven verici ve değişim için motive etmeye yetecek dozda bir coşku yaratamadı.

Özet olarak ifade edilirse muhalefet, sosyal muhalefeti taşıyamadı.

Nitekim Kılıçdaroğlu bu olguyu, “Biz, anketçilerin ‘kazanacaksınız demesine inandık şeklinde ifade etmişti.

Zaten bütün sorun da bu idi…

Örgütsel yapı mı zayıftı? Kullanılan dil mi sorunluydu? İnandırıcılık mı yeterli değildi? Toplum mu okunamıyordu? Proje mi üretilemiyordu?

Yani masaya yatırılması gereken, sorgulanması gereken bu idi.

***

Aslında bu sorun, çok partili sistemde 73 yıldır yaşanan bir sorun olmuştu.

Çünkü çok partili siyasal hayata geçildiğinden bugüne toplum, bir kez olsun özellikle kendini solda tanımlayan bir siyasal partiye tek başına iktidar olma izni vermedi.

Ama 1950’den başlayarak 73 yıllık çok partili dönemin büyük bölümü, Demokrat Parti’ye, Adalet Partisi’ne, Anavatan Partisi’ne ve AK Parti’ye, yani bir merkez sağ partiye tek başına iktidar olacak şekilde teslim edildi.

Daha açık bir ifadeyle, kendilerini siyasetin sağında tanımlayan ve sağ referanslarla siyaset yapan partiler, neredeyse 73 yıldır aralıksız kazanırken, kendilerini siyasetin solunda tanımlayan ve sol referanslarla siyaset yapan partiler, 73 yıldır kaybeder oldu.

Elbette bunda:

-Sağ partilerin politik söylemlerinde kullandıkları dilin  

-Toplumla bağ kurabilen ve toplumun geleneksel değerleriyle örtüşen görünüşünün

Ve de sanki seçmenin, bu partilerde  kendini görebilir oluşunun etkisi vardır diyebiliriz.

Ayrıca…

-Yine sol partilerden farklı olarak merkez sağ partilerin, toplumla doğrudan ilişki kurabilecek popüler bir dili kullanmayı tercih edişinin

-Ve bu tercihin, sağ partilere toplum nezdinde popülarite kazandırışının

-Sağ partilerin aynı zamanda “projeci” partiler gibi bir görüntü verişinin…

-Soldaki partilerin ise daha çok “bürokratik ve akademik” bir görüntü verir oluşunun ve de dolayısıyla toplumla bağının zayıf kalışının etkisi olmuştur diyebiliriz.

Nitekim Ecevit bu olguyu, yani böyle bir algıyı ve böyle bir görüntüyü, özellikle “köy kent” diyerek, “ortanın solu” diyerek, “Toprak işleyenin, su kullananın” diyerek yıkmaya çalışmış ve de CHP’nin oylarını yüzde 42’ye kadar çıkarabilmişti.

***

Aslında bugün güçlü bir muhalefet, kaçınılmaz bir ihtiyaç olmuştur.

Çünkü giderek ağırlaşan ülke sorunları, yalnız iktidara bırakılacak kadar önemsiz değildir.

Ve de çünkü:

Tüm dünyada olduğu gibi, ülkemizi de içine alan, COVID salgını ile başlayan ve bugün büyüyerek devam eden ekonomik sıkıntının

Dünyada ise Ukrayna krizi ile tüm dünya düzeninin sallandığı sarsıntılı bir siyasal iklimin içindeyiz.

Ayrıca ulus devletlerin de parçalanıp muhtelif federasyon ya da ufak devlet biçimlerine dönüştürülmek istendiği

Ve de Türkiye’nin, doğal ve insani kaynakları açısından büyük bir ülke oluşuyla, jeopolitik önemiyle, kimlik siyasetleri açısından çeşitliliği ile böyle bir tehlikenin içinde olduğu bir politik iklimin içindeyiz.

Yani bölgemizdeki oluşumlarla, içi tehlike dolu böyle bir politik iklimin içindeyiz.

İşte bu nedenlerle…

Muhalefetin ana kitlesini ve ana gücünü oluşturan CHP, henüz içi doldurulmamış “değişim” tartışmalarıyla yıpranan ya da yıpratılan bir sürece sokulmamalıdır.

Ve de girişte de denildiği gibi “değişim” didişmeye dönüşmemeli, bu sözcük yalama edilmemelidir.