Son yıllarda Hollanda, Danimarka, Almanya, Fransa gibi Avrupa ülkelerinde sık sık meydana gelen İslam karşıtlığı eylemler ve saldırılar, İsveç’te yapılan eylemlerle giderek büyüyen bir tehlikenin ve İslam Dünyası ile bir kavganın işareti oldu.
14 Nisan 2022 günü İsveç’te, siyasi kimlikli Rasmus Paludan’ın Kuran’ı yakması ile Avrupa’da yükselen İslam karşıtlığı bir kez daha gündeme gelmişti.
Ve yine bu aşırı İslam karşıtı psikopat kimlik, 21 Ocak 2023 günü Türkiye’nin Stockholm Büyükelçiliği önünde, Türkiye'nin tüm uyarılarına rağmen provokatif eylemini gerçekleştirdi, Kuran’ı yaktı.
Paludan’ın eylemi sırasında, özellikle İsveç polisinin güvenlik önlemleri aldığı ve müdahale etmediği görüldü.
***
Ve provokatif eylemler, yine devam etti.
Nitekim 28 Haziran 2023 günü, yani Kurban Bayramı’nın birinci gününde, İsveç’in Başkenti Stockholm’de kent merkezinde yine Kuran yakıldı.
Üstelik İsveç polisinin gözetiminde Stockholm Camisi önünde…
Ve yine Irak asıllı İsveç vatandaşı Salwan Momika, 20 Temmuz'da Irak'ın Stockholm Büyükelçiliği önünde, polis koruması altında Kuran yaktı.
Danimarka'da ise Irak'ın Kopenhag Büyükelçiliği önünde, 22 Temmuz 2023 günü Kuran’ı yakan bir grup, 24 Temmuz günü de sırasıyla İran ve Irak Büyükelçiliği önünde Kuran’ı yakmıştı.
Ve yine Danimarka'da, İslam karşıtı ve aşırı milliyetçi “Danimarkalı Vatanseverler” isimli grubun üyeleri 25 Temmuz 2023 günü, önce Mısır'ın daha sonra da Türkiye'nin Kopenhag Büyükelçiliği önünde Kuran’ı yaktı. Ve de Kuran’ı yakma anını sosyal medya hesaplarından canlı olarak paylaştı.
Görüldüğü gibi, bu tip saldırılar ve bu tip provokatif eylemler devam etmekte.
***
Aslında giderek büyüyen bu tehlikeli sorun, önceki yıllarda gündeme getirilmişti.
Nitekim Birleşmiş Milletler (BM) ve Avrupa Konseyi raporlarında…
Ayrıca Avrupa Konseyi’nin Haziran 2020'de hazırladığı “İnternetteki Yasa Dışı Nefret Söylemleriyle Mücadele” raporunda gündeme getirilmişti.
Türk-Alman Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Enes Bayraklı ve Georgetown Üniversitesinden Prof. Farid Hafez'in hazırladığı “2020 Avrupa İslamofobi Raporu”nda…
Ve “Irkçılık ve Hoşgörüsüzlüğe karşı Avrupa Komisyonu”nun raporunda gündeme getirilmişti.
Yani bu raporlarda Müslümanlara karşı yükselen ve tehlikeli boyutlara ulaşan tepkiler dile getirilmişti.
Devam edelim…
“BM İnsan Hakları Konseyi”nin 2021 yılında yayımladığı raporda, Müslümanlara yönelik nefret suçlarının özellikle “sosyal medyada” büyük oranda arttığı vurgulanmıştı.
Ve de özellikle Avusturya, Belçika, Danimarka, Almanya, Finlandiya, Fransa, Yunanistan, Hollanda ve İngiltere'de Müslüman toplulukların her geçen gün daha fazla nefret söylemlerine maruz kaldığı belirtilmişti.
Ve yine “Avrupa Birliği Temel Haklar Ajansı”nın Haziran 2020’de yayımladığı ankette, Müslüman karşıtı nefretin çok yükseldiği ifade edilmişti.
“Avrupa Güvenlik ve İş Birliği Teşkilatı”nın hazırladığı raporda ise “Avrupa genelinde artan İslam karşıtı eylemler tehlikeli boyutlara ulaştı” denilmişti.
Nitekim Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Marija Buric, “Avrupa korkunç bir gerçekle yüzleşiyor: Müslüman karşıtı ve ırkçı nefret suçları endişe verici oranda artıyor” demişti.
***
Ve bugünlerde…
BM İnsan Hakları Konseyi’nin 12 Temmuz 2023 günü 53’üncü Olağan Oturumunda, Batılı ülkelerin hayır oyu vermesine rağmen Kuran’a yönelik saldırılar kınandı.
İslam İşbirliği Teşkilatı'nın (İİT) çağrısıyla yapılan bu özel oturumda, “Kuran’a yapılan saygısızlık ve saldırılarla ilgili karar tasarısı” görüşüldü. “Dine yönelik nefret” olan saldırılara karşı, 47 üyeli BM İnsan Hakları Konseyi’nde kınama kararı alındı.
Ama başta ABD, İngiltere, Fransa ve Almanya olmak üzere bir kısım AB ülkeleri “hayır” oyu verdi.
Ve Birleşmiş Milletler Genel Kurulu (BMGK) 25 Temmuz 2023 günü, kutsal kitaplara yönelik şiddeti kınayan karar tasarısını kabul etti.
Fas tarafından sunulan, “dini inançları nedeniyle kişilere ve kutsal kitaplar ile dini mekânlara yönelik her türlü şiddeti uluslararası hukukun ihlali” olarak tanıyan karar tasarısı, oy birliğiyle kabul edildi.
***
Evet, görünüşte kınanmakta!
Hatta kınayan kararlar alınmakta, ama diğer yandan sanki göz yumulmakta, üstelik eylemcilerin güvenliği sağlanmakta…
Peki, Avrupa İslam Dünyası ile neden kavga etmek istiyor? Bu eylemlere neden göz yumuyor?
Ve de bu eylemler bir laik davranış mıdır? Bu eylemler bir ifade özgürlüğü müdür? Sorularla devam edelim…