SAY LAN İSİMLERİNİ

Hitlerin huzuruna

üç tutsak getirmişler.

Bir İngiliz, Fransız,

bir Yahudi demişler.

Hitler demiş onlara:

“Bir soru soracağım;

Bilirseniz sizleri,

özgür bırakacağım.”

İngiliz heyecanlı.

Hitler’se gülümsemiş;

“Hazırsan yanıt için,

soru geliyor;” demiş.

Titanik kaçta battı?”

işte sorumun ilki;

Sevinçle yanıtlamış:

“Bin dokuz yüz on iki.”

Hitler: “Bildin,” diyerek

onu serbest bırakmış;

Sıra Fransız’daymış,

onun gözüne bakmış.

“Fransız sıra sende,

diyerek bakıp gülmüş;

“Titanik battığında,

sence kaç kişi ölmüş?

Fransız yanıtlamış:

“Bu iş Tanrı işiydi;

Ölenlerse başkanım,

tam bin elli kişiydi.”

“Tamam,” demiş, göndermiş,

Fransız askerini;

Yahudi’ye dönerek:

“Say lan isimlerini!..

UĞURSUZLUK

Avcı Sultan Mehmet’in,

av öyküsü pek çoktur.

Onun öykülerini,

elbet bilmeyen yoktur.

Bir gün adamlarıyla,

birlikte ava gider;

Tek bir keklik vuramaz,

“Var bir uğursuzluk,” der.

“Sabah ava giderken,

sivri külahlı kambur;

Biri geçti önümden,

ona diyemedim, dur!

Hiçbir şey vuramamak,

onun uğursuzluğu;

Nasibin kesilmesi,

onların nursuzluğu…

Çabuk bulun, getrin,

dikiniz huzuruma;

Bu derviş kılıklılar,

çok gidiyor zoruma.

Tarife uyan kişi,

bir Bektaşi babası;

Adı “Ayyar Hamza’dır,

sırtında yok abası.

Yaka paça ederek,

huzura getirirler;

“Aradığınız kişi,

budur sultanım,” derler.

Der ki: “Uğursuz adam,

sabah karşıma çıktın;

Bugün akşama kadar,

beni avsız bıraktın.

Bir keklik vuramadım!.

Kellesini vurunuz!”

Bakar kelle gidiyor;

“Sultanım,” der, “durunuz!

Sizden son dileğimdir,

biraz insaf ediniz;

Beni görünce keklik,

vuramadım dediniz.

Oysaki ben de size

bu sabah rastlıyorum;

Rastladığım içinse

kellemi veriyorum.

Biraz insaf, merhamet

ve vicdan varsa sizde,

Sultanım uğursuzluk,

söyleyin hangimizde?”

(SÜRECEK)