Sezar döneminde filozofun biri Roma'nın en işlek caddesine güzel bir ofis açar. Kapının üstüne de şöyle yazdırır: "Adalet isteyen buraya gelsin!"

Yazıyı yazan sanatkâr kapının kenarına bir de kılıç kabartması işlemek istediğini söyler. Filozof bu teklife sinirlenir ve; -“Saçmalama be adam, burası senatonun askerlik şubesi mi? Sen bana Roma'nın en güzel kadınının rölyefini yap, eline de bir terazi tutuştur! Bir gözü kapalı bir gözü açık olsun!” der.

-“Peki”, der sanatkâr. “Kadını anladım, fakat neden bir gözü kapalı?” diye sorunca, filozof;

-“Açık olan göz adaleti, kapalı göz ise yargıyı temsil ediyor da ondan. Adaleti kör olan bir mahkemenin hukuku da olmaz! Adaletin gözü açık, yargının gözü bağlı olacak. Böylece de kimin sefil, kimin soylu olduğunu bilmeden tarafsız karar verecek. Hukuku bozuk olan bir adalet, adaleti savunan yasalar yapamaz, yapsa bile uygulayamaz!”

Bu terazi, Femida’nın veya Themis’in “Adalet Terazisi” olarak bilinir. “Bayan Adalet”, taktığı göz bağıyla konumuna veya servetine bakılmaksızın herkesin kanun önünde eşit olduğu adalet sisteminin tarafsızlığını temsil eder. Zaten “Adalet Terazisi “anlamı da buradan gelir.

Femida’nın “Adalet Terazisi” ile vermek istediği asıl düşünce; adaletin duygulara, önyargılara veya kişisel görüşlere değil, gerçeklere ve kanıtlara dayanmasıdır. Tam anlamıyla “Adaletin Terazisi”; yargı sisteminde dengeyi, adaleti ve en önemlisi de tarafsızlığı sembolize eder. Gözü kapalı olduğu için de yargıladığı kişinin statüsünü göz önüne almadan adil ve eşit bir karara varmak için yalnızca eldeki kanıtların değerlendirilerek yargılamayı amaçlar.

Kılıç ise, yasayı çiğneyenleri cezalandırma aracı olarak yargılamanın gücünü sembolize etmek üzere ele tutuşturulmuştur.

Buraya kadar her şey güzel görünüyor değil mi? Ancak, şöyle bir dönüp de kendimize yani ülkemizde uygulanan adalet sistemine baktığımızda, o güzellikler altüst olup yerini çelişkiler yumağına bırakıyor.

Neler mi? Haydi gelin birlikte bakalım.

1. Bizim adalet terazisini elinde taşıyan kızımızın gözünde bağ falan yok. Maşallah, cin gibi de bakıyor. Hele hele kulakları sanki birilerinin fısıldayacaklarını dinlemek için hazırda bekliyor.

2. Terazinin her iki kefesinin de boş olması gerekirken, bizimkilerde neler var neler? Yargılanan kişinin toplumdaki statüsü, cebindeki paranın miktarı, kimlerin peşinde gezdiği, torpilleri, siyasi görüşü, hatta hangi takımı tuttuğu bile terazinin bir kefesinde yığınla duruyor. Diğer kefede olması gereken kanıtlara gelince, onlara hiç gerek yok, bir iki gizli tanık bulup oturtursunuz yeterli olur.

3. Bizim teraziyi tutan kızın diğer elindeki adalet kılıcı ters duruyor. Bu nedenle de yargının gücünü falan temsil etmesi mümkün değil. Çünkü karşısındaki asıl suçluları kesmesi için salladığında, ters tutulduğu için kesmeyen kör tarafı geliyor ve suçlu ceza almadan kurtuluyor. Geriye doğru salladığında ise, artık kime rast geldiyse suçlu suçsuz demeden doğrayıp atıyor.

4. Ayrıca da bizim teraziyi tutan kız yerinde sabit durmayıp kıvırdıkça kıvırıyor. Nerede ya da hangi yöne bakarken nasıl bir karar vereceği ise hiç mi hiç belli olmuyor. Artık ne çıkarsa bahtınıza…

O nedenle de bu terazi bizim buralarda işe yaramaz. Çünkü bizde her şey halk deyimiyle gücü gücü yetene göre şekilleniyor.

Siz söyleyin, öyle değil mi?

DÜŞÜNEN SÖZLER:

· Adalet güzeldir. Fakat devlet büyüklerinde olsa daha güzeldir. HADİS-İ ŞERİF

· Adalet olmayınca devlet büyük bir çeteden başka nedir ki? A. AUGUSTİNUS

· Adalet topaldır, ağır yürür fakat gideceği yere er geç varır. MİRABEAU

· Adalete hükmeden tilki olduğunda, tavuklar daima suçlu bulunacaktır. C. FARMER

· Adil davranmadıktan sonra hacı hoca olmuşsun kaç para. Hırka, tesbih, post, seccade güzel ama Allah kanar mı bunlara. Ö. HAYYAM

· Aklı öldürürsen, ahlak da ölür. Akıl ve ahlak öldüğünde millet bölünür. Kadıyı satın aldığın gün adalet ölür. Adaleti öldürdüğün gün devlet de ölür. F. S. MEHMET

· Bir rejim, halkın adalete inanmaz bir hale geldiği noktaya gelince o rejim mahkûm olmuştur. MONTESQUİEU

63C8F7Ad Af9D 454B Ab0A E4B464B08Ea6