Gençlik yıllarımdan beri şiiri, hem okumayı hem yazmayı severim.

Öyle yetiştirildik.

Öyle alıştırıldık.

Öyle eğitildik.

Şiir günlerimiz olurdu. O günlerimize büyük ozanlarımız da katılırdı.

O günlerde seslendirilen en gözde şiirlerden biriydi Yahya Kemal Beyatlı’nın “Sessiz Gemi” şiiri…

Şiir yazmaya özenen arkadaşlarımızın esinlendiği, örnek aldığı şiirlerin başında gelen bir şiir idi “Sessiz Gemi” şiiri…

Bizler o tarihlerde Sessiz Gemi şiirini tabut ile ilişkilendirip ölüm yolcusu bildik.

Bugün öğreniyoruz ki; Üstat Yahya Kemal, bu müthiş dizeleri ölümle ilgili olarak değil; yaşadığı hazin ayrılık nedeniyle kaleme almış.

Ozanlarımızla, şiirlerle bu denli haşır neşir olmama karşın ben de yeni öğrendim.

İlginç geldi, siz değerli okurlarımla da paylaşmak istedim

*    *    *

Üstat Yahya Kemal, Nazım Hikmet adlı gencin evinde kendisine Türkçe şiir dersleri vermeye başlar.

Ve zaman içinde Yahya Kemal Beyatlı o gencin annesine aşık olur.

Genç Nazım bu durumu fark edince hocasının paltosunun cebine bir not bırakıverir.

Not şöyledir;

“Bu eve öğretmenim olarak girdiniz ama babam olarak giremeyeceksiniz.”

O notu alan Yahya Kemal o eve bir daha girmez.

Ve sevdiği kadın Ayşe Celile Hanıma bir daha yaklaşmaz.

Ressam Ayşe Celile Hikmet Hanım, yaptığı resimler kadar güzelliği ile de tüm İstanbul’un dilinde destan olmuş asil bir hanımefendidir.

Yahya Kemal vefat ettiğinde evraklarının içinden kurumuş iki yaprak ve kısa bir not bulunan zarf çıkar.

Şöyle yazmaktadır o notta…

“Bu zarfın içindeki hatıra, 19 Ağustos 1930 tarihinde Sirkeci Garında gece saat 10’da veda ettiğim aziz bir kadının göğsündeki çiçektendir. Koparıp verdiği bu iki yaprağı daima muhafaza edeceğim.”

… …

Ayşe Celile Hikmet Hanım, bu aşkın devam etmeyeceğini anladığı gece, göğsünde duran o iki yapraklı çiçeği Paris’e gitmeden önce Sirkeci Garında Yahya Kemal'e vermiştir.

Ayşe Celile Hanım Heybeliada’dan ayrılırken Yahya Kemal’in elinden hiçbir şey gelmez.

Yaşanan aşkın öyküsü uzun ve hazindir.

Yahya Kemal büyük acılar içinde, her bir dizesi yaşadığı aşkı ve ölümden de beter  ayrılığın acısını anlatan aşağıdaki o unutulmaz şiirini yazar…

İşte o unutulmaz şiir…

SESSİZ GEMİ…

Artık demir almak günü gelmişse zamandan,

Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.

Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol;

Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol.

Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli,

Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli.

Biçare gönüller!

Ne giden son gemidir bu!

Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu!

Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler;

Bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler.

Birçok gidenin her biri memnun ki yerinden,

Birçok seneler geçti dönen yok seferinden.