Çorum Haber gazetemizde otuz senelik birlikteliğimiz var. Hele saygıdeğer sayın Mehmet Yolyapar’la gazetenin kuruluşundan öncesinde de yakınen tearüfüm vardır. Bu uzun müddet zarfında gönül çizecek ne yönetimimizle ve de sevgili okurlarımızla en ufak bir hadise olmamıştır ve inşaallah bundan sonra da olmayacaktır. Gayretimiz bu yöndedir; Güzel Çorum’a hizmet, Çorum sevdalısı idealine doğru yürümektir. Amacımız budur.

Tarihini tam bilemiyorum, son senelerde bugün itibari ile çeşitli konularda özellikle de manevi sahaya ait yazdığım makale sayısı 1453 adet olmuştur. Allah ömür ve sıhhat ve fırsat (ruhsat) verirse, bu ulvi hizmete devam edeceğiz.

1453 rakamı çok anlamlı. Feyizli yüce Türk milleti ve müslümanlar için çok daha anlamlıdır. Çünkü 29 Mayıs 1453 İstanbul’un kutlu fethidir. Uğurlu bir sayıdır diye düşünüyorum. Çünkü R.SAV. “İstanbul mutlaka fethedilecektir. Onu fetheden komutan ne güzel komutandır ve onu fetheden asker ne güzel askerdir” buyurmuştur. Kur’an’dan sonra en muteber dini kaynak olan İmam-ı Buhari ki; Türktür, bir ömür boyu kumda iğne arar gibi araştırarak hazırladığı eşsiz bir eser olan Buhari’de hadis mevcuttur. Sahihi Buhari cüz 4 s.42 kahire tab. Tecridi Sarih 8. Cilt, Sh. 388 İstanbul.

İşte bu hadisi şerif İstanbul’un fethinde en müessir bir etken olmuştur. 17 sefer, bazı kaynaklarda da 21 kere kuşatılmış.

Ama fekademahu feniğmel kadinin ayeti ile kader değişmez. Fatih Sultan Mehmet Han’a ve onun kutlu askerlerine nasip olmuştur.

Bu nedenle ben de yazdığım makalelerin 1453’üncü sayısını İstanbul’un Fethi ile ilgili bir yazı ile taçlandırmak istedim. Fethin, askeri, teknolojik kısmı İstanbul’un manevi fatihleri başta Ebu Eyyübü Ensani, Halit b. Zeyd hazretleri, Akşemsettin, büyük alim Molla Gürani, fethe iştirak eden etkin komutanlar inançlı ve azimli askerlerin serüvenlerinin ötesinde makaleme diğer sosyal olayları konu etmeyi uygun buldum.

Örneğin; Fatih’in adaleti, yabancı tebaaya bakış açısı, din ve inanç hürriyetine verdiği önem, dünyevi müsbet ve manevi eğitim ve öğretime olan aşkı vs gibi hususları dillendirmek istedim ve Çorum Haber gazetemizde 1453’üncü makalemizi, yazımızı bu kutsal sayının şerefine tevafuk olsun istedim. Tevafuk, tesadüfün tersidir, kainatta tesadüf dediklerimiz olayların hepsi tevafuktur. Yani Allah’ın takdiri, tensibi ile olan demektir. Tesadüf kimsenin etkisi olmadan kendiliğinden olan olaya denir ki, bütün olaylarda gerçek müessir Hz. Allah’tır.

FATİH SULTAN MEHMET HAN VE ONUN

ADALETİNDEN ÖRNEKLER

Sultan Fatih’in adalete ait ciddi tavır ve uygulamalarından söz etmeden önce, kısaca onu anımsamak lazımdır.

Sultan Fatih, 600 küsür-624 yıl sene hüküm süren Osmanlı İmparatorluğu padişahları içindeki 36 adettir. En çok hüküm süren, icraat yapan, dünya tarihinde namdar olan üstün padişahlardan birisidir. İmparatorluğun 30 yıldan fazla 39 yıl padişahlığını yapmıştır. Kanuni Sultan Süleyman Han yaklaşık 46 yıl padişahlık yapmışlardır. Fatih 30 yıldan fazla hükümdarlığı sırasında 26 seferde bizzat baş komutanlık yapmıştır.

20.5, yirmi buçuk yaşında padişah olmuştur. 49 yaşında da ölmüştür. Ölümü şaibelidir. Kanuni Sultan Süleyman 46 senelik hükümdarlığında 30 sene at üstünde, 15 sene de İstanbul’da geçmiştir. Bu kadar uzun tahtta kalmasının ana nedeni güçlü devlet, saygın millet ve ayrımsız adalettir. Adalet olmayan yerde zulüm vardır. Zulüm asla abad olmaz. Zulüm ile abat olanların sonu kahr ile berbat olur. Tarih bunun örnekleri ile doludur.

Fatih Sultan Han, aynı zamanda güçlü bir bilgindir. İlahi, dini ilimleri asrın hem alim, hem de arif olan hocalarından ders almıştır. Molla Gürani, Molla Hüsrev, Akşemsettin gibi bu kişiler asrın müctehit, en üstün alimleridirler. Fatih müsbet ilim dediğimiz fizik, kimya, özellikle matematik, sosyoloji, felsefe gibi ilimleri de hem yerli ve hem de yabancı hocalardan okumuştur.

Fatih, dil bilgisi, lisan için şunu söylemiştir; Tebaamın, halkımın içinde konuşulan lisanları yerli yabancı tercümansız konuşabilmektir. Yabancılarla, elçilerle konuşup yazışabilmeliyim demiştir.

Fatih; Arapça, Farsça, Latince, Yunanca (Rumca), İtalyanca, Sırpça ve Uygurca yabancılara dilleri ile ferman yazacak kadar üstün seviyede lisan bilgisi vardır. Bu lisanlar bugünün ilmi ve bilgisinin üstünlüğü karşısında fazla sayılmaz. 20. asırın alimlerinden Pakistanlı Prof. Muh. Hamidullah’ın 26 lisan bildiğini okudum.

Küçülen dünyada ve gelişen iletişim ve teknoloji bunları kolaylaştırıyor ve asrın icatları zaruri kalıyor. Çünkü ilim ve teknolojiden mahrum olan bir millet, muassır medeniyetten de mahrum ve diğer milletlere muhtaç ve mahkum olur.

Fatih’in adaletle ilgili örneklere geçmeden son sözünü de yazalım: “Adaletin olmadığı yerde, kargaşa, anarşi olur. Adalet bir bütündür. Asla bölünemez. Herkese lazımdır. Herkese eşit uygulanmalıdır.

Başlangıçta ifade ettiğim gibi, Çorum Haber’de yazdığım köşe yazılarının 1453. sayılı bu makalemi Hz. Fatih’in adalet örneklerine ayırdım. Hayırlısı. Bütün dünya milletlerinin tereddütsüz ittifak ettikleri bir cümle vardır ki, o da; “Topraklar savaşla, kılıçla kan akıtarak, can verilerek elde edilirler. O toprakların vatan olması ise ebediyyen yurt olması, o belde halkının adaletle yönetimi ile mümkündür. Onun için bir çok adil yöneticiler, Hz. Ömer, Mustafa Kemal Atatürk ve batı demokrasisinin tanınan bilgin ve yöneticilerinin dedikleri “El adlü esasül mülk” Adalet mülkün temelidir. İlahi tabirle yüce Allah farklı farklı yarattığı insanları, milletleri, doğayı oradaki farklılıkları adaletle gidersinler diye yaratmış ve bu zor görevi de sınav vesilesi olarak insanlara yüklemiştir. Yani dünyada adaleti sağlamak Allah’ın bizlere verdiği nimetlerin külfetidir. Sorumluluğumuzdur.

Mekanı fethetmek zordur, ama zamanı fethetmek ise daha da zordur. Osmanlı Türk imparatorluğu mekanlarla beraber zamanı da fethetmişlerdir. Örneğin; nitekim Osmanlı Rumeli’yi almış, biz burada yaklaşık 700 sene kalacağız demişler. Mısır’da 400, dört asır, Macaristan’da 150 sene kalmayı yeterli bulmuşlar. Fakat zamanın fethini fethedemeyenler ise onların medeniyetleri hayatları ile bitmiştir. Pay sahibi olmak başka, payidar ve bahtiyar olmak başkadır. Makedonyalı Büyük İskender dünyayı fethetmeyi düşünen bir insan ki, onun cihangirliği ömrü kadar olmuştur. Kanuni Sultan Süleyman’ın sözü derler; “dünya iki padişaha az, bir padişaha çok” demiş. Dünyaya hakim olmak kimseye nasip olmamıştır. İşte bunun sırrı, esrarı hak ve adaletli yönetim, incitmeyen adil denetim, eşit bölüşüm ve paylaşımdır. Adalet=payidarlık. Adalet devam ettikçe payidarlık, istikrar ve istikbal devam eder. Yoksa yıkılır.

SÜRECEK