Yeraltı Demiryolu Ağı (Y) de olmasa insanlarla iletişime geçecek ne zaman, ne de mekân bulacağım. Oturduğum mahalleden Kızılay’a veya daha uzağa gitmek üzere ilk duraktan binip, ineceğim durağa dek duyduklarım bütün günümü dolduracak denli yüklü.
Neler işitmiyorum neler!...
Neler görmüyorum neler!...
Nelere tanık olmuyorum nelere!...
Bugün yine yeraltı ağına binmek üzere bekliyorum ilk durakta. Tren gelmek üzere. Geldiğinin işareti olan düdüğü iki kez çaldı. Hepimiz merak içinde sağ yola mı girecek, sol yola mı diye bekleşirken hangisine yaklaşsa yönümüzü o tarafa dönüp birkaç adımla kapıların açılması için işaretlenen noktalara sağlı sollu yığıldık. Kapılar açıldı, ilk birkaç kişi trenden çıktıktan sonra içeri dalmak için fırsat kollayan uyanıklar vagona dalmaya çalışıyor, henüz çıkamamış olanlar “Acele etmeyin, önce inelim, siz binersiniz!” diye sesleniyor, ancak dinleyen kim! Dalan dalana, yer kapma telaşı… Nihayet son inen de indi de adımımı içeri atmamla birlikte kapı kapandı. Boş yer kalmadı, koltukların tamamı hemen doldu.
Oturacak yer kalmayınca zorunlu olarak sol elimle bir tutamağa yapıştım, sarsıntıdan etkilenmemek için dikkat ediyorum. Tutunduğum tutamağın altında saçlarından, hallerinden, yaşlarından benim gibi emekli olduğunu öngördüğüm iki kişi başladılar sohbete. İster istemez kulak misafiriyim.
“Sen nereye dostum?”
“Tandoğan’a, mitinge. Özgür Özel konuşacakmış.”
“Ben de oraya gidiyorum. Bari konuşması bir işe yarasa.”
“Yarar, yarar. Yaramaz olur mu? Şu sırada en etkili muhalefet ondan gelmeye başladı.”
“Ya arkadaş muhalefet görevini ciddi ciddi yapmaya başladı, ancak iktidarın asgari ücret konusundaki ısrarını anlamak olası değil. Bu ücretle bir emekçi ailesi nasıl geçinecek bir ay?”
“Öyle dostum. Şimşek beyefendi de tutturmuş ‘Emekçimizi enflasyona ezdirmeyeceğiz.’ diye.
“Nasıl ezdirmeyeceksin, bal gibi inliyor emekçi. Ya bizler ne yapacağız? Hiç emekliden söz eden yok!”
“Bir %14 lafı geçiyor, doğru mu, değil mi anlayamadım gitti.”
“Umarım doğru değildir, bu oranla maaş artışı ne işe yarar kardeşim?”
“Yaramayacağını kendi de bilir de iç baskı, dış baskı derken arada kalmıştır.”
“Yok be birader, sanki adamın bizim yaşantımızdan haberi yok! Ayın sonunu getiremediğimizi sanki bilmiyor! Bu pahalılıkta %30 zam kimin karnını doyurur?”
“Biliyor elbette, bilmez olur mu? Patronlar böyle istemiştir. Sanırım gönülleri oldu.”
“Bu ücret ‘sefalet ücreti’ değil de ne? Neye yormalı?”
Sohbet bu mecrada akıp gidiyor. Benimle birlikte çok sayıda emekli Kızılay durağında trenden indik, Ankaray hattına geçtik. Meğer ne çok insan miting alanına gidiyormuş! Bir durak ilerledikten sonra bir açıklama duyuldu. Valilik Tandoğan durağında inişi yasaklamış. Ya Maltepe ya da Beşevler durağında inmemizi öneriyor. Maltepe durağında kapılar açılır açılmaz diyebilirim ki tren boşaldı, bir insan seli merdivenlerden yukarı aktı, Gazi Mustafa Kemal Bulvarı üzerinden Tandoğan açık toplantı alanına ilerlemeye başladı. Kalabalıktan dolayı çok zor ilerliyoruz. Uzaktan ses yükselticiden günü betimleyen türküler duyuluyordu.
Umudum tazelendi desem yeridir. 22.104 lira olarak belirlenen asgari ücrete karşı böylesi bir kalabalık yürüyorsa, ilk seçimlerde durumu değiştirecek bir varlık gösterir diyorum.
Bir kapı kapanırsa başka bir kapı aralanırmış.
Umudumuz tükenmesin.