16 Mart 1848’de öğretmen okulu ‘Darülmuallimin’ adıyla açılmış ve o günlerin koşullarında çağdaş ayılabilecek yöntem ve tekniklerle öğretmen yetiştiren kurum olarak eğitime başlamıştır. Öğretmen okullarının kuruluş yıldönümü bu tarih olarak benimsenmiş ve uzun süre kutlanmıştır.

Bir mezunu olduğum öğretmen okullarının 174. kuruluş yıldönümünü kutlamanın onurunu taşıyorum. Öğrencilik yıllarımızda coşkuyla kutlardık. Müzik öğretmenlerimizin yönetiminde okul korosu İstiklal Marşı, Öğretmen Okulları Marşı ve Dostluk Şarkısıyla kutlamalar başlar, okul müdürümüz, tarih ve Türkçe öğretmenlerimizin konuşmaları ve halk oyunlarıyla, hatta aylarca hazırlanan dramayla, şiir okumalarıyla sürerdi. Çok büyük umutlarla beklerdik kutlamaları ve coşkuyla katılırdık.

okulları 1940’ta Köy Enstitüleriyle çok daha kapsamlı öğretim içeriğine sahip oldu. Enstitülerde toplanan köy çocukları sıkı bir eğitim sonrası bir köyde en çok gerekli olan tarım ve ziraat bilgileri, o günün şartlarında ileri denebilecek teknik donanımla köylere öğretmen olarak gönderildi. Eğitim konuları ortaokul ve lise düzeyinde Matematik, Fizik, Kimya, Çocuk Ruh Bilimi, Yurttaşlık Bilgisi, yabancı dil, Meslek Bilgisi, Türkçe gibi kültür dersleri verildi. Bunların yanı sıra Tarla ziraatı, Zootekni, Kümes Hayvanları Bilgisi, Arıcılık ve İpek Böceği, Balıkçılık ve Su ürünleri, Sanayi Bitkileri Ziraati, Bahçe Ziraati gibi Ziraat Dersleri de programa alınmıştı. Köy Demirciliği, Köy Yapıcılığı, kızlar için Köy el Sanatları (Biçki, dikiş), Köy Dülgerliği (marangozluk) gibi Teknik Dersler de veriliyordu. Enstitüler iş için, iş içinde eğitim anlayışıyla öğretim yürüttü.

O dönem için yaklaşık 40.000 sayılan her köye bir enstitü mezunu atandı. Bu öğretmenlerin atanmasıyla birlikte köylerin çehresi değişti. Daha bilinçli tarım yapar, kasaba veya kente gitmeden onarımlarını kendileri yapar ve çoğu araçları üretir hale geldi köylü. Böylesine yetkin, köylüyü aydınlatacak kadar donanımlı binlerce öğretmenin Anadolu’ya dağılması tabii ki egemen sınıfları korkuttu. Ya köylü ve doğal müttefiki işçi sınıfı uyanırsa? Egemen sınıfın paçaları tutuşmuştu. Acaba iktidar da elden gider miydi? Toplumsal uyanışın sonu nereye varırdı? Durdurulmalıydı!

Öyle de oldu.

Köy enstitülerinin kapatılmasına önayak olan ağalardan ve bir dönem Demirel hükümetinin TBMM başkanlığını da yapmış olan Kinyas Kartal’ı dinleyelim:

“Ben kapattırdım köy enstitülerini. Ben toprak ağasıyım. 200’e yakın köyüm var. Bu köylerdeki halk bana tapar. Ne işi varsa bana sorar. Evlenecek, boşanacak, askere gidecek, mahkemesi nesi varsa gelir bana danışırdı. Ama Köy Enstitüleri açıldıktan sonra 5 köyüme KÖY ENSTİTÜSÜ MEZUNU GELDİ ve bu köylerden artık KİMSE BANA GELİP DANIŞMAMAYA BAŞLADI. Ben düşündüm 200 köyümün hepsine köy enstitüsü mezunu gelirse BENİM AĞALIĞIM NE OLUR, SIFIRA DÜŞER!

Böyleyse benim harekete geçmem gerekir dedim ve DOĞUDAKİ BÜTÜN AĞALARA telefon ettim onları topladım. Bir de Batı’dan buldum ESKİŞEHİR’den EMİN SAZAK. Sonra MENDERES’LE PAZARLIĞA GİTTİK. (Yıl 1950 seçimlerin olacağı zaman) Dedik ki;

Köy Enstitülerini KAPATIRSAN şu gördüğün doğudaki tüm toprak ağaları ve batıdan Emin Sazak’ın oyları sana. KAPATMAZSAN OY YOK” ve Menderes te 1950’de iktidara gelir gelmez köy enstitülerinin temelini sarsmaya başladı.”

Menderes hükümetinin enstitülerini kapatmasının ve öğretmen okullarına dönüştürmesinin ardından 1974’te öğretmen okulları da kapatıldı ve 2 yıllık eğitim enstitülerine dönüştürüldü. 1982 yılında bu enstitüler de Eğitim Fakültelerine bağlandı ve 1989 yılında 4 yıllık yüksekokullara dönüştürüldü.

Günümüzde siyasi iktidar okulları hızla bilimsel, kamucu eğitimden uzaklaştırıp tamamen teolojik eğitime yöneldi. İlk, orta, lise hatta anaokulu düzeylerinde bile eğitim dinselleştirildi, genç beyinler bilimden uzaklaştırıldı. Bilimin yerini ezbere dayalı teoloji aldı. O nedenledir ki dünya üniversiteleri arasında ön sıralarda olan üniversitelerimiz dahil hiçbir üniversite dünya standartları ölçüsünde bir verimliliğe ulaşamıyor, yetkin uzman eleman yetiştiremiyor. Çöken yollar, binalar, yanlış kentleşme, bütün bu olanlara büyük bir aymazlıkla kulak tıkama almış başını gidiyor.

Bu kısa öyküden sonra bunca yoksulluğun, geriliğin, bilime aykırı uygulamaların çığ gibi büyüdüğü, deprem, yangın, sel gibi felaketlerle birlikte önlem alınmadığı, aymazlığın bilerek/bilmeyerek tavan yaptığı günümüzde aklımıza gelen önerme ne olmalıdır?

İki ay sonra yapılacak seçimde iktidar demokratik, parlamenter yönetime dönüştürülmeli, okullarımız çağdaş, laik, bilimsel eğitime yeniden başlamalı, geleceğin Türkiye’si için kollar sıvanmalıdır. Önümüzde yaşanmış, olumlu sonuçları alınmış ve tüm dünyaya örnek olmuş Köy Enstitüleri uygulaması varken yeni bir model aramaya gerek yok. Yeni ve daha verimli bir anlayışla ele alınıp ülke kalkınmasına öncülük edecek eğitim programları geliştirmek esas olmalıdır. Bilim insanlarımızın öncülüğünde demokratik, bilimsel, kamucu eğitim geleceğimizi aydınlatacaktır.

Öğretmen okullarının kuruluşunu saygıyla anıyorum.

16 Mart 2023

(Not: Kronolojik bilgi “Güncel Sendika Haberleri” sayfasından alınmıştır.)