Çorum’da yaşamıyoruz ama Çorum’dan kopamıyoruz. Çocukluk. gençlik anılarımız var. Yaşanmışlıklarımız… Sadece bizim değil. babamızın, dedemizin daha büyüklerin anıları ile dolu, orda yatıyor birçoğu. Çorum'a torunlarla gittiğimde onlara göstereceğim tanıtacağım bir kaç alan, mekân, yer de, son kepçe darbesi ile yerle bir oldu.
Fotoğrafları görüp videoları izlerken gözlerim doldu. Neden bilmiyorum, sadece Çorum için değil, bizde genelde kent geleneği, kent kültürü, kent mimarisi yerini miraslarımızı bir mirasyedi gibi harcama anlayışına bıraktı. Oysa geçmişi olmayanın, geçmişi yok olanın geleceği konusunda insan kaygılar duyuyor.
Çorum Stadı, spor salonu ve güreş okulu yapılırken babam Macit Çağlar Beden Terbiyesi Bölge Müdürlüğü yapıyordu ve 32 yıl aynı görevi başarıyla sürdürdü. Önce Çorum’a bir spor salonu ve stat yapılması için çok çaba harcadı, kaç kez Ankara’ya gitti-geldi bunun için. Gerekli izinlerin, ne kadar zor aldığını ailece biz biliyoruz.
Kaynaklar bulundu, temeli atıldıktan sonra babamı sabah kalktığımızda evde göremez olduk, bir gün sorduk: “Baba nereye gidiyorsun sabah sabah”…
Yanıtı, ''Kızlar, sabah erken inşaatlar sulanmazsa daha sonra çatlar'' şeklinde oldu.
Erken erken ekibiyle birlikte betonları sulamaya giderdi. “İşçisi yok mu, müteahhidi, mühendisi yok mu?” diye sorunca da, “Onlara güvenemem, ben başında olmalıyım. Bu stada, salonlara yıllar boyunca binlerce insan gelecek. En ufak bir çatlağından ben sorumluluk hissediyorum'' derdi.
Stad bitti, bu sefer saha sulamaya, çim sulamaya gitti. Biz devlet terbiyesini böyle öğrendik, böyle gördük. Ne etik kurul vardı başında, ne soran, ne sorgulayan…Etik kurul, babam ve babam gibi düşünenlerin vicdanı idi. Şimdi aynı etik değerler sadece bizlerde değil, babamın dokunduğu her insanda vardır diye düşünüyorum.
Stat, kapalı salon anılarımız, çocukluğumuz, Çorumspor, Çorum’da spor, o yılların Çorum’u için bir gelişim, değişim, dönüşüm demekti.
Güreş okulu ise Türkiye de ilk olanlardandı, köylere gider güreşçileri, yetenekli çocukları alır getirir, yatılı oldukları için, hangi okula gidiyorlarsa kayıtlarını yaptırır, onların velisi olur, antrenmanlarını takip ederdi. Nice Dünya ve Avrupa şampiyonları çıktı bu okuldan.
Bayramlar hepimiz için ayrı bir heyecan demekti. Günlerce provalar, muhteşem gösteriler, heyecanlar, birçok arkadaşlıklar, dostluklar yaşanmış, aşklar yaşanmış…
Bizim, bizden önceki ve sonraki kuşağın bütün anıları yıkıldı, ruhları üşüdü sanki yıkılan duvarlarda…
Çorum’da denemesi yapılan, insanları inançlarından dolayı birbirine düşürme çabaları, belki o spor salonlarında, stadyumda kurulan dostluklar, takım arkadaşlıkları, milli bayram heyecanlarının birlikteliği sayesinde gerçekleşmedi. Orası ortak bir alandı, ortak bir mekândı, ortak bir kültür mirası idi. Orda tüm insanlar, tüm mahalleler hep birlikte tezahürat yapıyor, başarısızlığa üzülüyor, başarıya seviniyor, şampiyonluklar kutluyordu.
Çorumspor maçlarına o yıllarda özellikle kadınların daha çok gelmesi, kadınların genç kızların spor yapması için babam bizi her türlü faaliyette görmek isterdi. Biz şimdi o yüzden sporu “sporcunun ahlaklı zeki ve çevik olanı''nı daha iyi biliyoruz.
Hentbol, masa tenisi, basketbol, judo, 100 m. koşusu sadece benim yaptığım sporlar arasındaydı.
Biz çok mutlu çocukluk ve gençlik yaşadık. Maç girişleri dışında hiç bir etkinlik, faaliyet paralı değildi. Kimse bizi spor yap diye zorlamadı, zorla kurslara yazdırmadı.
Yıkılan sadece binalar değil, anılar, ruhumuz, çocukluğumuz, gençliğimiz…
Bir öneri: Madem yıkıldı, burada bir spor müzesi kurulması çok yerinde olur. Çorum’da her türlü sporun geçmişi var. Bunlar derlenip toparlanırsa bir müze yapılır, o müzede anılar sergilenebilirse, spor kompleksleri yapılır, insanlar buradan yararlanabilirse, tasarım bunun üzerine kurgulanabilirse, çimlerle birlikte umutlarımız tekrar yeşerecektir.
Efsane Belediye Başkanımız Dr.Turhan Kılıçcıoğlu’nun, sevgili babam Macit Çağlar’ın ve spora emeği geçmiş bir çok kişinin anıları, bıraktığı değerler kalır ve ruhları şad olur.
Yurtdışında o kadar güzel örnekleri var ki…Her sokağa, orada iz bırakmış insanların ismi verilmiş, Onların anıları, hikâyeleri ile dolu.
Nesilden nesile kültür mirasının aktarımı, böyle birşey olsa gerek.
(Çanakkale)