NOBEL Edebiyat Ödülü, Fransız yazar Annie Ernaux’ya verilmiş.
İsveç Akademisi Nobel Komitesi, ödül gerekçesini “Kişisel hafızanın köklerini ve kolektif kısıtlamalarını ortaya çıkarmadaki cesareti ve soğukkanlı keskinliği” olarak duyurmuş.
Hürriyet’in kültür-sanat yazarı İhsan Yılmaz da, dünkü yazısına “Nobel Edebiyat Ödrülü kadınlık bilincine” başlığını seçmiş.
*
“Kadınlık bilinci” denilince durup düşünmek gerekiyor.
Bu kavram, “bir kadının fiziksel, psikolojik, sosyal, kültürel, hukuki, politik ve ekonomik anlamda kendi kadınlığına dair eleştirel farkındalığı” diye tanımlanıyor.
Kadının, çocukluğundan itibaren etrafına örülen tabuları aşıp, özgürce, kendi benliğini kazanması bir anlamda da…Toplumda, ikinci sınıf insan muamelesini yıkıp, özgür bir birey olabilmesi…
*
İran’da Mahsa Amini, başörtüsünün saçlarını gereği gibi kapatmadığı gerekçesiyle, ahlâk polisi tarafından darp edilerek öldürüldü. Olayın üzerinden yaklaşık üç hafta geçti, ama İranlı kadınların isyanı, öfkesi dinmiyor. Gösteriler yapıp saçlarını kesiyorlar.
Bu tepkiye, dünyanın dört bir yanından, o arada Çorum’dan kadınlar da katıldılar.
Ama, İran’da ölümlerin sonu gelmiyor. Protestolarda pek çok kadın daha hayatını kaybetti.
Çünkü, o ülkede kadının adı da yok, hakkı da…
*
Kadınlık bilincine Nobel Edebiyat Ödülü’nün verilmesi bu bakımdan çok önemli.
Kadınlar, insan gibi yaşayabilmek için dünyanın her yanında bilinçlenmek ve aralarında dayanışma sağlamak durumundalar.
Baskıcı rejimlere karşı hak arayışına girmek ve ne pahasına olursa olsun özgürlük mücadelesinden geri durmamak zorundalar.
Türkiye gibi demokrasinin tüm kurum ve kuralları ile egemen olmadığı ülkelerde de, kadınların kazanılmış haklarını kaybetmemek için bilinçli olma zorunlulukları var.
İran ve Afganistan örneklerinde olduğu gibi, kadınların insan gibi yaşama hakları bir kez ellerinden alındığında, bu hakların yeniden kazanılması kolay olmuyor.
Büyük Atatürk’e çok şey borçlu olan Türk kadınları, ellerindekilerin değerini bilmeliler ve kadınlık bilincini asla elden bırakmamalılar.