“Eğer sizden sokakları süpürmeniz istenirse; Michelangelo’nun yaptığı resim, Beethoven’in yaptığı beste veya Shakespeare’in yazdığı şiir gibi süpürün.
O kadar güzel süpürün ki yerdeki ve gökteki herkes durup, ‘burada işini çok iyi yapan büyük bir çöpçü yaşıyormuş’ desin.”
Bu sözler, tarihin en büyük Zenci Lideri Martin Luther King’e ait.
Söylemin güzelliğini görüyor musunuz?
Sokağı Shakespeare’in yazdığı şiir gibi süpürün...
Sokağı Beethoven’in yaptığı beste gibi, Michelangelo’nun yaptığı resim, yapığı heykel gibi süpürün...
Yani?
Yani yaptığınız iş ne olursa olsun, en iyisini yapın.
… …
Bugün Türkiye’nin bu çağrıya ihtiyacı var.
Martin Luther King, bu söylemiyle; “Yaptığınız iş ne olursa olsun, küçümsemeyin. İşinizi önemseyin ve yaptığınız işin hakkını verin. O işi ‘en iyi yapan’, siz olun... O işi ‘en iyi yapan olmanın’, dayanılmaz hazzını tadın...” demek istiyor.
Bu söyleme, bu çağrıya katılmamak mümkün mü?
Herkes yaptığı işi, en iyi yapmanın gayreti içinde olmalı.
Ama yaparken de önce kafa olarak o işe kendini hazırlamalı. “Bu işi yapan en iyi ben olmalıyım”, inancıyla, kararlılığıyla, azmiyle işe sarılmalı.
Anneler doğurmuş, babalar doğurtmuş olmak için değil; herkesin takdir edeceği, gıptayla izleyeceği bir eser (çocuk) yaratma düşüncesini öne çıkararak bu hakkını kullanmalı.
Anneler, anne gibi annelik; babalar, baba gibi babalık yapmalı.
Anneler, anneliğini yaparken; babalar, babalığını yaparken; öğretmenler öğretmenliğini yaparken, eserlerinin (çocuklarının) üzerinde, Beethoveen’in bestelerini yaparken gösterdiği duyarlılığı, duygusallığı, titizliği, dikkati göstermeli.
Devlet adamları, liderler, yöneticiler, memurlar, işçiler; hizmet verirken, Michelangelo’un resim yaparken, yontu yaparken gösterdiği titizliği, özeni göstermeli.
Adalet sistemi de eğitim sistemi de bu düşünceyle, bu mantıkla çalışmalı, çalıştırılmalı.