Bartın/Amasra’daki maden faciasında hayatını kaybeden maden işçisi Yasin Çelik demiş ki, “Güneşi görebilmek için karanlığı kazıyoruz.”
Ne kadar mükemmel bir söz… Ne kadar anlam yüklü bir söz…
Herhalde madencilerin ekmek kavgası bu kadar güzel anlatılamazdı.
Çünkü onlar, yeraltının karanlığını yeryüzüne çıkaran, kara elmastan beyaz ekmek çıkaran, hayatla ölümün kucaklaştığı yerde idiler.
Ve de onlar, bu ülkenin madenlerinde her gün helâlleşerek toprağın altına inmekte, diri diri mezara girmekte idiler.
İşte bu mezarlardan biri de Bartın/Amasra’daki kömür maden ocağı oldu.
Amasra kömür ocağı, Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) işletmelerine bağlı bir kömür ocağıdır. 14 Ekim 2022 Cuma günü saat 18.15’te, 300 metre aşağıda patlamalarla korkunç bir felaket yaşandı, çalışan 110 işçiden. 41’i öldü.
Ve Amasra’da yaşanan bu felaket Türkiye’yi bir kez daha sarstı ve bir kez daha ağlattı.
Elbette Amasra’da yaşananlar, maden ocaklarında meydana gelen bu felaketlerin sonu olur mu, bilemiyoruz.
Ama Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Soma faciası için söylediği “Bunun yapısında, fıtratında bunlar var” sözü ile Amasra faciası için söylediği “Biz, kader planına inanmış insanlarız” sözü ile geçiştirilecek bir felaket olmadığını biliyoruz.
* * *
Elbette bu facia, Soma’da ve Karaman’da yaşanılan acıyı da hatırlatır oldu.
Soma kömür ocağı faciası, 400 metre derinlikte çıkan yangın sonucu olmuştu.
13 Mayıs 2014 günü Soma Kömür Ocaklarında yaşanan bu felaket, 301 işçinin ölümüyle sonuçlanmıştı.
Karaman kömür ocağı faciası ise 350 metre derinlikte su baskını sonucu olmuştu.
28 Ekim 2014 günü, 350 metre derinlikte 18 işçi, 50 metre yükselen suyun altında kalmış, hayatlarını kaybetmişti.
Ve o gün, “Oğlum yüzme de bilmezdi, suyun içinde ne yaptı?” diye sormuştu Ayşe Gökçe. Aslında bu bir soru değildi; ana yüreğinin saf, temiz, yürekten gelen bir seslenişi idi.
Su altında kalan 18 işçiden biri olan oğlu Tezcan Gökçe için, böyle demişti Ayşe Gökçe. Demişti de Türkiye’yi ağlatmıştı Ayşe Gökçe.
Ve de o günden beri, evinin penceresinden hiç ayrılmaz olmuştu Ayşe Gökçe. Oğlu Tezcan gelecek diye…
* * *
Elbette, yaşanan ve yaşatılan bu acılara kaza dersek hafif olacaktır.
Bu, resmen bir cinayettir. Sorumlular bir kazaya sebep olmaktan değil, bir cinayetten yargılanmalıdır.
Ve de elbette ki sorumlu, başta devletin ta kendisidir.
Çünkü devlet, dünya standartlarına uygun önlemler almadığı ve aldırmadığı için...
Çünkü devlet, gerekli kontrolü yapmadığı ve yaptırmadığı için sorumludur.
Çünkü aynı felaketler trafik kazalarında, iş kazalarında günübirlik yaşanır olmuştur.
İşte maden facialarının sayısal bir dökümü:
1941'den bu yana, maden ocakları kazalarında 3 binden fazla işçi ölmüş, 373 bin 484 işçi yaralanmıştır. Elbette ki bu veriler resmi kayıtlara göredir.
Oysaki Avrupa'da son 14 yılda ölen işçi sayısı 62'dir. Almanya, Fransa, İngiltere gibi ülkelerde ise 1 ya da 2'dir.
İşte trafik faciası:
Her yıl 4 binden fazla insan ölmektedir. Nitekim TÜİK verilerine göre, 2010-2021 arası 14 milyonu aşkın kaza olmuş, 63 bin 472 kişi ölmüş, 3 milyonu aşkın kişi yaralanmıştır.
İşte iş kazaları faciası…
Son 10 yılda, yaklaşık 9,3 milyon iş kazası olmuş, 12 bine yakın kişi ölmüştür.
Zaten Türkiye, trafik kazalarında ilk 10 ülke arasında 10’ncu sırada, iş kazalarında ise ilk 9 ülke arasında 9’uncu sıradadır.
* * *
Elbette bu felaketleri, bir başka yönden de sorgulamak gerekir.
Kısa adı İLO olan “Uluslararası Çalışma Örgütü”, “Madenlerde Güvenlik ve Sağlık Sözleşmesi” adıyla, 1995 yılında 176 sayılı bir sözleşme imzalamıştır.
Ama Türkiye, tam 19 yıl bu sözleşmeyi imzalamamıştır.
Oysaki bu süre içinde 10 hükümet kurulmuştur. Bunlar (DYP-CHP) koalisyonu, (ANAP-DYP) koalisyonu, (REFAH-DYP) koalisyonu, (ANAP-DSP) koalisyonu, ECEVİT azınlık hükümeti, (DSP-MHP-ANAP) koalisyonu ve AKP hükümetleridir.
Bu sürenin Cumhurbaşkanları Süleyman Demirel, Ahmet Necdet Sezer, Abdullah Gül’dür.
Ve bu sürenin Başbakanları Tansu Çiller, Mesut Yılmaz, Necmettin Erbakan, Bülent Ecevit, Abdullah Gül, Tayyip Erdoğan’dır.
Yani siyasetin tüm rengidir. Yani siyasetin tüm rengi bu olaydan sorumludur.
Ama sonuçta Türkiye, bu sözleşmeyi 12 Aralık 2014’te imzalamıştır. Soma ve Karaman faciasından sonra imzalanmış, ancak 23 Mart 2015’te yürürlüğe girmiştir.
İşte şimdi sıra bu sözleşmenin gereğini yapmaktır.