21 Eylül 2025 Pazar günü 22’nci Olağanüstü Kurultay yapıldı. Tek aday olan Özgür Özel Genel Başkan seçildi. Parti meclisi ve yüksek disiplin kurulu üyeleri belirlendi.

Bu kurultaydan amaç, Kasım 2023’te yapılan 38’inci Olağan Kurultay’ın iptal davasının “etkisiz ve geçersiz” oluşunu sağlamak olarak ifade edildi.

Ama görsel medyada, yazılı medyada, sosyal medyada günlerce, hatta aylarca CHP tartışıldı. Sanırım yine tartışılması devam edecek gibi.

***

Peki, niçin?

Elbette ki, Türkiye siyaseti için önemli şeyler beklendiği için.

Çünkü CHP Türkiye’de mevcut devlet rejimini kuran partidir.

Ve de 102 yıldır siyaset meydanındadır. Siyasi dolgusu, Kuvâ-yı Milliye ruhudur.

Çünkü Kurtuluş Savaşı’na, bağımsızlık mücadelesine önderlik yapan Kuvâ-yı Milliye hareketinin kurduğu, Cumhuriyet devrimlerini yapan, çağdaş yaşam ve çalışma alanındaki tüm kazanımlarda imzası olan bir siyasi harekettir.

-Nitekim saltanatı kaldıran irade, bu partide temsil edilmiştir.

-Halifeliği kaldıran irade, bu partide temsil edilmiştir.

-Öğretim Birliği’ni getiren irade, bu partide temsil edilmiştir.

-Medeni Kanunu getiren irade, bu partide temsil edilmiştir.

-Kadınlara seçme ve seçme hakkını getiren irade, bu partide temsil edilmiştir.

-Laiklik ilkesini anayasal bir maddeye dönüştüren irade, bu partide temsil edilmiştir.

***

CHP’nin 38’inci Olağan Kurultayı’nda, değişim rüzgârıyla yönetim değişmişti. Değişmişti ama bugüne kadar “nasıl bir değişim” sorusunun cevabı netleşmedi.

Mademki değişim diyerek işbaşına gelindi, o halde değişimin adı konulmalıdır, değişimin içi doldurulmalıdır, toplumu inandıran projeler sunulmalıdır.

Üstelik kurucu parti olması, kurucu değerleri üzerinde taşıması nedeniyle bu oluşuma ihtiyaç da vardır.

Özellikle önemli bir halk desteği alınmış ve de büyük bir moral bulunmuşken

***

Ayrıca demokrasi ve halkçı vurgular yapıldığına göre, elbette sormak gerekir.

-Gelire göre bir vergi adaleti mi sağlanacak?

-Orta sınıfın ve yoksul kesimin vergi yükü mü hafifletilecek?

-1984’de çıkarılan 2983 sayılı yasa ile ilk adımı atılan, süreç içinde TEKEL, PETKİM, TÜPRAŞ, TEDAŞ, SEKA, TELEKOM, ERDEMİR, SÜMERBANK ve bazı limanların da satılmasıyla giderek yaygınlaştırılan özelleştirmelere karşı bir siyaset mi izlenecek?

Ve de bugün:

-Ticari bir sektöre dönüşmüş eğitim için ne denilecek?

-Ticari bir sektöre dönüşmüş sağlık için ne denilecek?

Yani bugün büyük bir ihtiyaç olan kaliteli ve ücretsiz eğitim, kaliteli ve ücretsiz sağlık hizmetleri nasıl verilecek?

Mademki bir değişim rüzgârı esmekte, oluşmuş umut ortamı soğumadan, elbette bu sorulara cevap olabilecek projeler sunulmalıdır.

***

Devam edelim:

-Ateş çemberine hapsolduğumuz bir dönemde dış politika konusunda ne düşünülüyor ve de nasıl davranılacak?

-Tam 66 yıldır devam eden AB üyelik sorunu için, Türkiye’nin AB kapılarında 66 yıldır bekletilmesi için ne söylendi ve de ne söylenecek?

-Ortadoğu’daki gelişmelere nasıl bakılacak? Suriye ve Irak politikaları nasıl olacak?

-Diğer komşularımız Ermenistan ve Yunanistan politikaları için ne söylenecek?

-Batı’nın sömürgeci güçleri İsrail’in yanında saf tutarken, İsrail’in Gazze’deki soykırımı için, Gazze’nin işgali için ne söylenecek?

Yani bu konularda çok açık ve net bir bakış oluşmalıdır.

***

Ve de sosyal demokrasi nasıl işlenecek, nasıl işleyecek anlatılabilmelidir.

Gerçek bir sosyal demokrat siyaset mi sunulacak ya da yalnız Erdoğan karşıtlığı üzerine mi siyaset yapılacak?

Özellikle de dokunulmazlıklar konusunda yaşanan Anayasaya aykırı ama ‘evet’ diyeceğiz denildiği gibi ilkesiz bir politika mı izlenecek?

Mecliste görüşülen yasaların çoğuna itiraz edildiği halde, oylamalara tam olarak katılınmamıştı, yine mi katılınmayacak?

Unutulmasın ki, çok itiraz edildiği halde Diyanet Akademisi oylanırken muhalefetin büyük çoğunluğu meclise girmemiş, bir oy bile hayır çıkmamıştı.

***

Ve daha da önemlisi, “Terörsüz Türkiye” diye başlayan, “Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu” adıyla devam eden süreçte, toplumsal bir barışın önünün açılması için:

-Türkiye’nin 100 yıllık Kürt sorununun çözümü için nasıl bir bakış oluşacak?

-Ve yine Türkiye’nin 100 yıllık Alevi sorununun çözümü için bir proje mi sunulacak?

Yani bu ülkede artık etnik ve inanç sorununun olmayacağı, olamayacağı yeni bir bakış mı olacak?

Ve de son söz:

CHP, tüm bu konularda cesur projeler sunmalıdır.

Değişimin içini doldurmalıdır.

Ve de kurultaylar partisi olmaktan, adliye koridorlarında dolaşmaktan kurtulmalıdır.