Orhan Veli diyor ya;
Neler yapmadık şu vatan için!
Kimimiz öldük, kimimiz nutuk söyledik!
*
Böyle deyince, hemen, uçak kazasında kaybettiğimiz 20 şehidimiz gelecek akla. Doğru, çoğu kez nutuk söyleyenlerin ihmallerinin, hatalarının bedelini, kahramanlarımız canlarıyla, kanlarıyla ödüyorlar maalesef.
57 yaşında kargo uçağı, nedir ya!
*
Ama, konumuz bu değil.
Aziz Nesin’in, eşi Meral Çelen’le Çorum’da tanıştığını biliyoruz. Sevgili Atilla Laçin abimiz, bir tarihte bunu YAZILIKAYA’da yazmıştı.
Sevgili Ali Alakoç hatırlatınca, kültür-sanat ekimizin ilk kez dergi formatında çıktığı sayılarını karıştırma ihtiyacını duydum.
Tarih: Mayıs 1996.
Kardeş Matbaacılık tarafından renkli kapakla, birinci hamur kâğıda basılan dergide, kimlerin yazıları, şiirleri varmış meğer:
Başta, “Yazılıkaya”nın isim babası Gazanfer Eryüksel, Sait Maden, Teoman Aktürel, Prof.Dr. Turan Ilgaz, Tuncer Cücenoğlu, Abdulkadir Ozulu, Abdullah Ercan, Şahika Çağlar, Salih Ekinci, Muzaffer Aymergen, Erdal Eralp, Muzaffer Gündoğar, Ozan Cefai, Prof.Dr. Ahmet Samsunlu, Adnan Binyazar, Tayyar Kerman, Sadettin Malkoç, Salim Savcı, A. Feridun Soyocak, Necati Özdemir, Hasan Kestek, Meriç Velidedeoğlu, Ayhan Bozkurt, Müfit Çelik, Ali Dündar, karikatür ve çizgileriyle Altan Özeskici ve Uğur Pamuk, “Çorum Halkoyunları” yazı dizisiyle Mustafa Necati Sucuoğlu, Mahmut Tunaboylu, Orhan Alparslan, Nihat Nikerel, Zeynep Köylü, Prof.Dr. Ahmet Ünal, Bahri Ertek, Özin Erdemli, Hüseyin Salim Saraçer, Necdet Evliyagil, Necla Yıldız Özeskici, Ali Yüce, daha nice isimler…
Derginin kapaklarını Şahika Çağlar hazırlamıştı.
Eylül 1996 sayısının kapağında ise, dünya çapında suluboyanın ilk 10’u arasında sayılan, ünlü ressam, rahmetli arkadaşım Müfit Çelik’in, çocukluğunun geçtiği evin suluboya tablosu yer alıyordu.
Müfit’in armağanı olan bu muhteşem tablonun orijinali, halen benim evimi süslüyor. (YAZILIKAYA’nın bu kapağını okurlarıma hatırlatmak isterim.)
*
Yıllardır Çorum’u “sanayi kenti” yapalım, “barış kenti, kültür ve sanat kenti, turizm kenti” yapalım diye çırpınıyoruz ya, geçmişte verdiğimiz mücadeleleri unutanlar, özellikle de yeni kuşaklar, bol keseden nutuk attığımızı sanıyorlar.
Oysa, 1970’li yıllarda başlamıştım gazetede “kültür-sanat sayfası” çıkarmaya…O yıllarda, rahmetli Hamdi Gardaş (Şahin) “Kırkdilim” diye bir sayfa çıkarırdı. (Merhum üstadım Aydın Kalelioğlu’nun imtiyaz sahibi olduğu, benim de Genel Yayın Müdürlüğü’nü yaptığım Çorum Gazetesi’nde)
Çok güçlü bir şair ve donanımlı bir kültür insanıydı Terzi Hamdi Gardaş…Saygıyla anıyorum.
ÇORUM HABER’de de kültür-sanat sayfaları çıkardık yıllarca…Ve 1996’da, dergi formatında “YAZILIKAYA” doğdu.
*
Tahmin edersiniz, bir yerel gazetenin sınırlı ekonomik olanakları içinde ücretsiz dergi eki vermek pek kolay değil.
Bir süre sonra nefesiniz tükeniyor, ara vermek durumunda kalıyorsunuz.
Gazetemizin sürekli yazarları Gazanfer Eryüksel, Muzaffer Gündoğar, Bahri Güven ve Çorum’un önde gelen yazar-çizerleriyle, daha mütevazı ölçülerde YAZILIKAYA’yı 2004’te yeniden çıkardık. 2009’da bir ara daha verip 2017’de bir daha…Bu kez, Çorum İş Kadınları Derneği yöneticisi arkadaşlarımızın da katılımlarıyla…
İşte o dergi, rahmetli Hıncal Uluç’un “Türkiye’de böyle bir kültür-sanat dergisi daha yok” dediği dergi…
Pandemi sürecinde zorunlu olarak bir ara verdik ki, o ara halen devam ediyor.
*
Saydığım bu dönemlerin hepsinde ben ekstra yoruluyordum, ama ortaya bir eser çıkarmış olmanın mutluluğu, bütün o yorgunlukları alıp götürüyordu. Ne var ki, bu gibi çabaların sürekliliği, toplumun sahiplenmesi ile doğru orantılı.
Bir an geliyor ki, “Acaba boşa mı kürek çekiyoruz?” duygusuna kapılıyorsunuz ve hevesiniz kaçıyor.
*
Okurlarımın hoşgörülerine sığınarak, yaklaşık 30 yıl öncesine dönüp bazı hatırlatmalar yapmaya çalışacağım.
Hatta, Ord. Prof.Dr. Hıfzı Veldet Velidedeoğlu’nun, Prof. Bahri Savcı’nın, Dr. Ali Emiroğlu’nun ÇORUM HABER’e köşe yazıları yazdıkları 1980’li, 90’lı yıllara da dönebilsem ne güzel olur diye düşünüyorum.
Ha bir de; yaşayan ve bir mesleğin içinde kalan herkes kıdem alır. Benim geride bıraktığım 55 yıl ise, Çorum için verilmiş mücadelelerin tarihi gibidir. Tevazu sınırlarını aşma pahasına onu da belirtmiş olayım.