Ülkemiz siyasetinde, iktidarla muhalefet arasında “Allah birdir”den başka ortak bir anlayışın olmaması ve ortak aklın bulunamaması doğal olarak toplumda da ayrışmalara yol açıyor. Öyle ki, neredeyse sadaka vereceğimiz kişinin hangi taraftan olduğunu bile merak eder hale geldik. Dayanışma ve yardımlaşma gibi kavramlar sadece kendi kafa yapımızda olanlar için geçerli. Bu ayrışma daha nerelere kadar gidecek bilmiyorum ama doğrusu gelecek pek de parlak görünmüyor.

İşte tam da burada bir öykü anlatmak istiyorum sizlere. Kör katır Warwick’in öyküsü. Üşenmeden sindirerek okuduğumuzda içinde kendimizi bulacağımızdan eminim.

Yıllar sonra doğduğu çiftliği ziyaret etmek için arabası ile yola çıkan adam, tarlaların arasında yol alırken bir anda çamura saplanır. Çıkmak için çabaladıkça tekerlekler daha da derine gömülür. Ne yapacağını düşünürken, gözüne yakınlarda bir ev ilişir ve yardım istemek amacıyla oraya yönelir. Evin önünde çalışmakta olan yaşlı bir köylünün yanına giderek durumunu anlatır. Yaşlı köylü adamı dinledikten sonra arabanın saplandığı yere ve arabaya dikkatle baktıktan sonra “yaşlı Warwick halleder” diyerek ahıra doğru yürümeye başlar.

Adam, Warwick’in kim olduğunu düşünürken, yaşlı köylünün ahırdan yaşlı ve kör bir katırı çıkardığını görünce şaşkınlığını gizleyemez. Çiftçi, bir balya da kalın halatı katıra yükledikten sonra arabaya yönelir; tabii adam da peşinden.

Yolda adam çiftçinin elinde kamçı olmadığını fark eder ve şaşırır. Arabanın yanına geldiklerinde çiftçi, halatın bir ucunu arabanın tamponuna, diğer ucunu da Warwick’in koşumlarına bağladıktan sonra da bağırmaya başlar;

-“Hadi Jack, hadi Ted, ha gayret Fred! Hadi davran Warwick!”

Yaşlı katır, kendi ismi söylendiği anda büyük bir gayretle ileri atılır ve arabayı saplandığı çamurdan çekip çıkarır.

Adam, çelimsiz yaşlı katırın gücüne şaşkınlıkla baktıktan sonra köylüye teşekkür eder ve sorar;

-“Neden Warwick’in ismini söylemeden önce o kadar isim saydınız?”

Köylü, hafifçe gülümseyerek şunları söyler;

-“Warwick'in kör olduğunu görmedin mi? Eğer kör olmasaydı, tek olduğunu anlar, çamura gömülmüş arabayı asla yalnız başına çıkaramazdı. Diğer isimleri sıraladığım zaman, kendisiyle birlikte çalışan bir kaç katır daha olduğunu sanarak heyecana kapıldı ve üstüne düşeni yapmak için olanca gayretini verdi”...

Öyküde, öne çıkan iki kavramdan biri "yardım" diğeri de "dayanışma"! Aslında dayanışmanın kendisi yok ama ruhu bile yeterli olmuş. Tam da buraya cuk oturan bir sözü de Latin Amerikalı yazar Eduardo Galeano söylemiş: “Ben, yardıma inanmam, dayanışmaya inanırım.” diye.

Yardımlaşmanın olmadığı bir dünya düşünebiliyor musunuz; sanırım cehennem gibi olurdu. Ama dayanışmanın -hele "öteki" ile birlikte yapılabilirse - olduğu bir dünya ise cennet olur. Bunun için de şu anda taşıdığımız kafaları değiştirmek gerekiyor. Bizim gibi düşünen ve davrananlarla tabi ki dayanışma kolaydır. Ama bizden farklı düşünen, yani bizden olmayanlarla ortak hedef ve üslubu yakalayıp dayanışmayı yaratabilirseniz, işte bu eşsiz olur. Dayanışmayı yaratabilmek en büyük mücadelelerin kazananı olmaktan bile daha değerlidir.

Öyküde dikkat çeken bir konu da Warwick’in hiç kamçı kullanılmadan, tamamen diplomatik bir yolla ikna edilmiş olması. İşte burada da diplomasinin önemi ortaya çıkıyor. Yani, sorunların masaya yatırılarak ortak akılla çözüme kavuşturulabilme sanatı.

Tabii çözmek istiyorsanız…

DÜŞÜNEN SÖZLER

•Arkamda yürüme, ben öncün olmayabilirim; önümde yürüme, takipçin olmayabilirim. Yanımda yürü, böylece ikimiz eşit oluruz. UTE KABİLESİ

•Ekmeği bölüşürsek tok oluruz; toprağı bölüşürsek yok oluruz. YUNUS EMRE

•Bir ülkede edebiyat, felsefe ve sanattan çok siyaset konuşuluyorsa o ülke üçüncü sınıf bir ülkedir. NİETZSCHE

•Birbirimizi bağışlayabilmeden önce, birbirimizi anlamamız gerekir. EMMA GOLDMAN

•Aynı dili konuşanlar değil, aynı duyguyu paylaşanlar daha iyi anlaşabilir. MEVLANA

•En tehlikeli insan tipi, az anlayıp çok inanandır. ANTONY ÇEHOV