BEYİN-KALP-DAMAR-KAN-KEMİK-İLİK OLAYI

Diş: Bütün organlar muammadır. İnsan beyninin ancak yüzde 4’ü kullanılıyormuş. Demek ki tamamı kullanılsa dünyada sır diye bir teknolojik gizlilik kalmaz. Kan damarları sinirlerin büyültülüp binlerce km uzunluğunda olabiliyormuş. Bunların hepsini bizim bedenimiz taşıyor.

Ruh: Binlerce senedir aslına erişilememiş, yapısı çözülememiştir. Çünkü Kur’an’da birkaç yerde ve ilim çevrelerinde üzerinde çokça durulan bir ilginç konudur. Peygamberimize 500 sene önce Yahudi ilim ve bilgi adamları sınama amaçlı soruyorlar. Peygamberimiz hatta Cebrail A.S. bilmiyor, diyorlar şu ve buna benzer ayetler geliyor.

“Ey habibim. Sana ruhtan sor8uyorlar. De ki, ruhun bilgisi rabbinin emrindedir. Ruhla ilgili size çok az bir bilgi verildi. (Bu bilgi Tevrat’da, Zebur ve İncil’de de aynıdır) Bundan dolayı bu sır çözülememiştir. Devamlı araştırma konusudur.

Demek ki ruhun mahiyeti ile ilgili insanlara çok az bir bilgi verilmiştir. Bu konuda söylenenler, yazılanlar, reankarnasyonlar, ruh çağırmalar, fasarya gerçekle ilgisi olmayan şeylerdir. İşte bu da çok acık bir bilgi ve belgedir.

Bilinmeyenler sadece ruh değildir. Ecel, rızık, kader, kaza, ölüm Kur’an’ın dışında bu konularda gerçek bir bilgi yoktur. Bunlar insan aklını ve iradesinin dışında fizik ötesi olaylardır. İnsanların yanılgılarından birisi de bu bilinmeyenler hakkında yorumlar yapmalarıdır. Ama araştırmak ulu Allah’ın bir emridir. Gerçeği bulmak gereklidir. “Ey kullarım. Gerçeği arayın, araştırın, bilmeyenleriniz bilenlere sorsun” buyurmuştur. Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu diye de bilenler övülmüştür. (Zumer Suresi 9. Ayet, Nahıl Suresi sh.271)

Dünyada canlı cansız ne kadar varlık varsa tümü hareket halindedir. Sakin duran varlık yoktur. Eğer sesleri açık duyulsaydı ilginç bir orkestra olurdu. Çünkü yüce Allah asla ve asla b ir milim durmaz, devamlı kainat yönetir, yaratır.

Demek ki kainattaki sessiz ve cansız sandığımız varlıkların kendi güçlerine göre sesleri çıksaydı, kainat dünyayı saran bir orkestranın çıkardığı ses gibi ortalığı sese boğar ve gürültüsündün doğa yaşanmaz hale gelirdi. Demek ki kainatta bir sinek de bir deve de, fil de yani hiç bir şey kendiliğinden oluşmaz. Ya bunları yaratan, dizayn eden, aralarına ölçüyü koyan, dengeleyen ve yıllarca süren bir düzenle yaratan ve yaşatan birisi vardır ki, işte biz bu ulu güce Hz. Allah cc diyoruz.

Tebereke suresinde; ulu Allah ki sizi yeryüzünde yayan, yaratan ve yaşatan yaşamamız için her türlü imkanı sunan, sonra da nimetlerinin ve hareketlerimizin hesabını sormak için ahirette mahşerde mizanda hesaba gelen sonra da herkese emeğinin ve amelinin karşılığını mükafat veya mücezat (ceza) olarak ilahi adaletini iğneden ipliğe gösterecek olan işte bu ulu Allah cc. hazretleridir.

Evet; ilim, bilgi ve din, dünya ve ahiret saadetinin, mutluluk anahtarının bulunduğu bu fani alemdir ki, burası binbir çeşit sınavla insanların sınandığı bir mekandır.

Akıllı olan, çalışan, nefsine esir, dünyaya kizir, şeytana tutsak olanlar ziyanda olup, tövbe kapısının devamlı açık olduğunu bilerek dönüş yaparsa kurtulur. Hak yolda olana zaten bir şey yoktur.

(SÜRECEK)