Bir umutsuzluk var insanlarımızın gözlerinde. Bir duyarsızlık, ne bileyim bir umursamazlık ya da ne olursa olsun kabullenebilirlik var. Belki de artık iş işten geçtiğini, devletin tüm kademelerini kontrol eden bu örümcek ağının sökülüp atılamayacağını, bir şekilde kaybettiği siperleri yeniden kazanıp tutunmaya devam edeceğini düşünüyorlar. Kendi düşüncelerinde ve söylediklerinde bile bir tereddüt sezinleniyor. Kısacası, inançlarını yitirmişler.
“Amerika'da bir idam mahkûmu infaz edileceği günü beklerken, hükümet yetkilileri bir teklifle gelip mahkûmdan bir deney için denek olmasını isterler. Deneye göre mahkûm gene idam edilecektir ama idamı darağacında değil de, zehirli bir serumla uyutarak gerçekleştirilecek, karşılığında da ailesine yüklü bir para yardımı yapılacaktır. Mahkûm, nasıl olsa bir şekilde öleceği için, en azından ölürken ailesine yardım edebileceğini düşünür ve teklifi kabul eder.
İnfaz günü gelir çatar. Mahkûm yatağa yatırılır ve bir serum bağlanır. Doktor, infazın detaylarını mahkûma şöyle anlatır;
-"Gördüğünüz gibi Bay Jefferson, bağladığımız serumda kademe kademe renkli bir sıvı var. En üstteki yeşil renkli sıvı bittiğinde elleriniz ve ayaklarınız uyuşacak. Ortadaki mavi sıvı bittiğinde bu kez de kollarınız ve bacaklarınız uyuşacak. En alttaki kırmızı sıvı bittiğinde ise kalp ritminiz yavaşlayıp nabzınız düşecek, en sonunda da kalbiniz duracak. Böylece de infaz gerçekleşmiş olacak..." der.
Ve her şey tam da doktorun söylediği gibi gelişir. Önce eller ve ayaklar, sonra bacak ve kollar uyuşur. En sonunda da kalp durur ve mahkûm ölür. Cesedin üzerinde yapılan otopside ise mahkûmun ölüm nedeninin zehirle ilgisinin olmadığı, sadece kalp krizi sonucu olduğu belirlenir. Çünkü serumda bulunan ve zehirli olduğu söylenilen sıvı, renklendirilmiş sudan başka bir şey değildir.”
Deneyin amacı neymiş biliyor musunuz; insanın inandırıldığında neleri yapabileceğinin ölçüsünü belirleyebilmek. Ve anlaşılmış ki, öleceğine inandırılan insan kendini bile öldürebilir.
Ancak buradan şöyle bir sonuç çıkarmak da mümkün: Eğer ki, insan gerçekten inandığında kendini bile öldürebiliyorsa, inandığında küllerinden yeniden de doğabilir. Ve sahip olduğu inançla yok olan tüm değerleri yeniden kurup önce kendini, sonra da tüm insanlığı bu karamsarlık ve umutsuzluk ortamından kurtarabilir.
Tıpkı Bandırma vapurundaki Mustafa Kemal’in yaptığı gibi…
DÜŞÜNEN SÖZLER:
Yapabileceğinize inanıyorsanız yaparsınız. Yapamayacağınıza inanıyorsanız da yapamazsınız. Her iki durumda da haklısınız. Henry Ford
Kuşku, inancı başından savar. İtalyan Atasözü
Bir şeyin mümkün olduğuna inandığınız zaman ihtimaller belirmeye başlar. Elon Musk
İnandığınız gibi yaşamıyorsanız, yaşadığınız gibi inanmaya başlarsınız. Hz. Ömer
İnanmayan bir gönül, içinde kuş bulunmayan bir kafese benzer. Abdülkadir Geylani