“Ağustos 1920’de,
Türklerden,
Ermenistan’a toprak verilmesi işi Ruslarca teklif edilmiştir.)
Ret edilen bu Rus isteğinden epey sonra,
Ankara’ya gelmiş olan (1921) Rus büyükelçisi Budu Mdivani,
İki İnönü vuruşmasının,
Londra’ya çağırılmamızın ve bu durumun Rusya’da doğurmuş olduğu kaygıların,
Tesiri altında olarak biteviye (durmadan) dostluk ve yakınlıktan bahsediyordu.
Bir görüşmemiz sırasında Rusya’nın,
Ermenistan lehinde Doğu Anadolu’nun bir kısmını istemekte,
Az kalsın bu münasebetleri onurulamayacak biçimde,
Bozmak üzere bulunmuş olduğunu kendisine hatırlattım.
Mdivani şunları dedi:
-Siz,
Ermenilere bizim istediğimiz toprakları verdiniz mi?
-Hayır!
Buna rağmen dostluk antlaşması imza edilmedi,
Ve yardım yapılmadı mı?
-Evet!
Biz o vakit batı dünyasında propagandalarımızı yürütebilmek için sizden Ermeniler lehinde toprak istedik,
Bu sayede propagandamızı yürüttük.
Siz de istenilen yerleri vermediğiniz için,
Bir şey kaybetmiş olmadınız.
Biz hiçbir vakit gerçekten o toprakları vermenizi düşünmedik ve istemedik.
Çok sonra,
1934 yılında Mdivani ile olan bu görüşmeyi Atatürk’e anlattığımız vakit o,
Şu yolda,
Bir düşünce ileri sürmüştü:
-Farz-ı muhal olarak (olacak iş değil ama) biz bu yerleri Ermenilere verseydik ne olacaktı?
Şimdi oraları,
Ermenistan’la birlikte Rusya’nın bir parçası olurdu
Ve Ruslar,
Ermenistan’ı istila için en sıkışık bir zamanımızı,
Mesela Sakarya muharebesi sıralarını seçerdi.
Esasen sırf propaganda için ileri sürülen bir tek,
Bu kadar ciddiyet ve kesinlikle yapılamaz,
İşin esası az çok karşı tarafa duyurulur.
Her halde biz o sırada,
Ruslara uysaydık pek çok şey aleyhimize değişirdi. (Yusuf Hikmet Bayur. Kuva-yı Milliye Devrinde Atatürk’ün Dış Siyasa ile İlgili Bazı Görüş ve Davranışları. Belleten dergisi. C: XX. Sayı: 80. S: 682-683. 1956) 28.07.2022. Ankara. [email protected]