Yaratılmış varlıklar içinde en değerlisi olmakla övünürüz değil mi? Övünmekte de haklıyız galiba. Çünkü geçenlerde elime geçen bir belge bunu kanıtlar nitelikte.

2006 Yılında ABD’deki Wired Magazine dergisi insan biyolojisinin maddi değerini hesaplamak üzere bilimsel bir kurul oluşturmuş. Kurulun yaptığı çalışmalar sonucunda bir insan vücudunun maddi değerinin 45 milyon dolar olduğu belirlenmiş. Örneğin vücudumuzdaki kemiklerin içindeki iliğin maddi değeri 23 milyon, antikorlarımız 7 milyon 300 bin dolar, DNA’mız da bir milyon 300 bin dolar değerindeymiş. En ucuz organımız ise zavallı akciğerlerimiz, sadece 110.000 dolar ediyormuş.

Şimdi de şöyle bir düşünelim. Hiç nedeni yokken ve biz böyle bir istekte bulunmamışken, kapımızın önüne duran son model bir otomobilin anahtarını getirip bize verseler ve “Bu arabayı size hediye ediyoruz, güle güle binin.” deseler ne düşünürsünüz? Hemen aklınıza bin bir türlü neden gelip de “Bunun altından bir bit yeniği çıkar mı?”, “Niçin ben?” “Bunu bana niye veriyorlar ki?” ya da “Karşılığında kim bilir ne isterler?” diye düşünmez misiniz?

Düşünürüz tabii ki; düşünmekte haklıyız da. Çünkü bu devirde kimse kimseye bedava selam bile vermiyor.

Buraya kadar her şey iyi gitti. Şimdi ise gelelim yazının başındaki insanın maddi değerinin belirlendiği işin can alıcı noktasına. Bize son model araba hediye edildiğinde kafamızı bin bir türlü soru kurcalarken, 45 milyon dolar değerindeki bu bedeni hediye eden ilahi kudretin karşılığında bizden ne beklediğini hiç düşünüp de kendimize sorduk mu?

Aslında her şey ortada. Sormasak da biliyoruz bizden ne istendiğini ve beklentileri. Şükretmek bunun en kolay tarafı. Asıl önemlisi içinde yaşadığımız topluma bir şeyler verip katkı sağlamak. Yani kısacası ot gibi gelip ot gibi gitmemek.

Bize sunulan otomobil ne kadar sağlam ve güçlü olursa olsun her şey bizim onu nasıl kullanacağımıza bağlı. Kısacası otomobilin performansını tayin eden direksiyondaki biziz. İstersek 150, istersek de 50 km ile gideriz, keyif bizim değil mi?

Peki, burada şöyle bir soru sormama izin verin: Biz o son model otomobili 50 km hızla kullanırken, yanımızdan 100 km süratle 1973 model Hacı Murat geçtiğinde size göre hangi araba daha değerli olur? Yani, otomobili değerli kılan kendi kalitesi midir, yoksa direksiyondaki sürücününki mi?

Laf dönüp dolaşıp yine bize dönüyor değil mi? Öyleyse ne kadar değerli olduğumuzu hiçbir zaman aklımızdan çıkarmayalım ve kendimizi atacağımız yanlış adımlarla bozuk para niyetine harcayıp da değerimizi düşürmeyelim.

Ve unutmayalım ki, 45 milyon dolarlık bir varlığız; bir başka deyişle de, bize bu değeri veren ilahi varlığa 45 milyon dolar borçluyuz. Öyleyse, bundan sonraki tüm yaşantımız bu borcu ödemeye ya da 45 milyonluk değerimizi hak etmeye yönelik olmalı. Öyle şeyler yapmalıyız ki Yaradan Mevlâ bize bakıp “İşte ben seni bunun için yaratıp 45 milyon dolarlık değer verdim.” demeli.

Öyleyse haydi bakalım, hiç durmadan borç ödemeye…

DÜŞÜNEN SÖZLER:

•     Benim işim kendimi yeniden yaratmak değildir. Tanrı'nın yarattığını en iyi şekilde değerlendirmektir. R. Browning

•     Bir insanın değeri, toplumsal işbölümünde üzerine düşen yeri ne ölçüde doldurduğuna bakılarak belirlenir. A. Adler

•     İnsana aradığı şeye bakılarak değer biçilir. Mevlana

•     Her şey senin için yaratıldı ama dikkat et, her şey değilsin. N. Bekiroğlu

•     İnsanlar değerli olmayı unuttular, önemli olmaya çalışıyorlar. Ç. Altan

•     İçini dışından daha fazla süsle; zira dışın halkın, için ise Hakk’ın baktığı yerdir. MEVLANA

•     Bir insanın değeri yaptıklarının toplamıdır. M. Gandhi

•     Yaşam size verilmiş boş bir filmdir. Her karesini mükemmel bir biçimde doldurmaya çalışın. A. GÜLER