Sürekli çalıştım, çoğunlukla hafta sonları bile çalıştım. Evet çalışmayı seviyorum, ancak nereye kadar diye düşünüp kendimi çalışmaktan, nerdeyse ikinci kez emekli ettim.
Ancak hayata başka türlü değer katmayı planladım; gezerek, yazarak, çizerek, boyayarak, paylaşarak…
Cumartesileri daha çok seviyorum, sanki daha üretken oluyorum. Emekli olunca günlerin önemi yok gibi geliyor, ama her gün ayrı ayrı çok önemli.
Sanki yeni başlangıçların günü gibi, genellikle düşünmeyi yazmayı, cumartesilere bırakıyorum, çok keyifli oluyor.
Okuyacağım kitabı cumartesi seçiyorum. Gideceğimiz yerleri cumartesi planlıyoruz, arayacağımız dostlarımızı genellikle cumartesi arıyoruz.
Çok kurallı değil elbette, bazen de hiç birşey yapmadan çıkıp geziyoruz, fotoğraf çekiyoruz, dost ziyaretleri yapıyoruz. Net bir plan yok, hayatın kendisinin de net bir planı zaten yok. Hayat bir yolculuk, bir nihai varış noktası olmayan bir yolculuk…Nasıl seyahat edeceğimiz bize bağlı.
Hepimiz daha uzun, daha kısa gezileri severiz, dağlara, denize, egzotik ovalara... Arabayla, tekneyle, uçakla, yürüyerek…
Hayat yolculuğu gibi aynı, ne zaman başlayacağımızı ya da ne zaman biteceğini seçmiyoruz. Rotayı biz belirleriz, belki yol ayrımlarını, ancak nerde, hangi ortamda, hangi koşullarda başlayacağımızı biz seçemiyoruz.
Neyle, kiminle seyahat edeceğimize biz karar verebiliyor muyuz? Oysa bu çok önemli. Bazıları doğru seçimi yapar, çok keyifli geçer hayat yolculuğu. Bazıları yapmaz veya yapamaz. Bazıları doğru yerlerde durur, bazıları durmaz.
Trenin veya otobüsün, veya aracınızın, veya uçakla, gemiyle ne derseniz deyin, mutlaka bizi nereye götürdüğünün ve hangi istasyonlardan geçtiğimizin farkına varmak çok önemli.
Bir telefon geliyor, aniden geri dönüyoruz, veya devam ediyoruz. Hangi sınıf bilet alırsanız alın, ancak kafanızda binbir soru ve sorunla yola devam ederseniz, ruhunuz sizinle değilse, istediğiniz kadar en lüks seyahati yapın!..
Daha sonra anlıyorsunuz ki, yanınızdaki yol arkadaşı yoldaşın ruhunun da sizinle birlikte o yolculuktan mutlu olması gerek. Bu yol arkadaşı ile senkronize olmak, onunla aynı ritmi paylaşabileceğin birisi olmak çok kolay değil, bunu öğrenmek bazen uzun yıllar alıyor.
Birçok koşullanmalar, yaşadığınız toplum, aile kültürü gözlerimizde bir perde gibi kapalıyken sisler arasında illüzyona kalıp yol arkadaşı seçiyoruz.
Büyüyüp biraz gönül gözümüz açılınca perdeyi araladığınızda, önce kendimizi bile tanımadan yola neden çıktığımızı bilmeden, anlamadan, dinlemeden çıktığımızı sanıyoruz, farkına varıyoruz. Ancak aynı ritmi yakalamadığımızı anlamadan bir çok zorlu istasyonlar geçtiğimizi ve her birinde yaralar aldığımızı bilmiyoruz
Bu nedenle rotayı biz belirleriz, neyle seyahat edeceğimize biz karar veririz, durak noktalarını biz seçeriz, ama en çok kiminle gideceğimize bizim karar vermemiz çok önemli.
Yol arkadaşı kadar, yolda neler yaptığımız, neler hissettiğimiz çok önemlidir. Rüya mı, kâbus mu? Yolculuk boyunca yüzümüz tebessümlerle aydınlanırsa, ruhumuz hoşnutsa, iyilik ve güzel şeyler yapıyorsak, yani güzel düşünürsek, iyilikleri, güzellikleri, doğru yol arkadaşlarını çekeriz ve her durduğumuz istasyonda, sevgi ve mutluluklar bırakırız yollara, yol anılarına, güzel notlar alırız seyir defterimize.
HERKESE İYİ YOLCULUKLAR.
UTRECHT