*** Çorum, 300 bine yakın nüfusuyla, Türkiye’nin orta büyüklükteki kentlerinden biri. İl nüfusu bakımından da, geçmişte daha önemli bir yere sahip olmakla birlikte, kırsal kesimden yoğun göç vermesine karşın bugün yine de 525 bin civarındaki nüfusuyla orta büyüklükte iller arasında sayılıyor.
*** Ama sanayileşme açısından, nüfus ve benzeri büyüklüklerine göre, çok daha ileri bir noktada. Henüz “sanayi kenti” diye nitelenemese de, “sanayileşme hamlesi”ni başlatmış ve belirli bir seviyeye çıkarmış bir kent. Sanayileşmede bölgesinin lokomotifi.
*** Şimdi, Çorum merkezindeki sanayi varlığına, ilçeler de ekleniyor. Osmancık önceden yola çıkmış ve mesafe almıştı, Sungurlu “savunma sanayii” alanında dev adımlar atıyor. Sırada İskilip ve Alaca var.
*** Gerek Çorum merkezinde, gerekse ilçelerinde, “kamuoyu” gücü ve etkinliği hangi mertebede peki? İlçelerde henüz pek yeni, ama Çorum merkezi ile ilgili şöyle bir değerlendirme yapmak mümkün: Kentte yaşayanların yüzde 10’u bile kentin ortak sorunları ile ilgili düşünüp fikir yürütecek, görüşünü dile getirecek, gerektiğinde tepki gösterecek kıvamda değil.
*** Kentin yararı, çıkarı adına kamuoyu baskısının oluşamamasında, iktidarın söylemlerine “karşı” görünme kaygısının egemen olduğunu söylemek de mümkün. Örneğin, bizim mücadelesini verdiğimiz bazı davalara yüzde yüz katılanlar bile, o nedenle sessiz kalmayı tercih edebiliyorlar. Büyük bir kesimin ise, ne yazık ki, Çorum’da neler konuşuluyor, gündemde neler var, umurunda bile olmuyor. Üçüncü sayfa haberleri dışında tabii…
*** Oysa, 1980’lerin ortalarından başlayarak, ÇORUM HABER’in Çorum adına haklı ve isabetli talepleri etrafında ciddi bir kamuoyu oluşumu sağlanabiliyor, iktidar mensubu yerel yöneticiler de, gerçekliğine inandıkları bu mücadeleye katılmakta hiçbir sakınca görmüyorlardı. Veya, “o cesareti gösteriyorlardı” diyelim.
*** Şeker Fabrikası mücadelemiz böyle sonuca ulaştı. Çorum-Ankara bölünmüş yolunun ihalesini, Çorum kamuoyu arkamızda durduğu için başardık. Diyaliz ve özel eğitime muhtaç çocuklar okulu kampanyalarımız böyle bir dayanışmanın ürünü olarak başarıyla sonuçlandı. Üniversite mücadelemizde Çorum kamuoyunu arkamızda bulduk. Nice sosyal-kültürel etkinliği bu sayede gerçekleştirip, Çorum dışında hemşehri dayanışmasının temellerini böyle böyle atabildik.
*** Son yıllardaki Çorum’un önemli talepleri ile ilgili mücadelelerimizin sonuçsuz kalışının nedenini, işte bu “güçlü bir kamuoyu” örgütlenmesinden yoksun oluşumuza bağlamak herhalde yanlış olmaz.
*** Bu kentin bir avuç entelektüeli, aydını, duyarlı insanları, piyasa aktörleri, bizim dile getirdiğimiz sorunlara fikrî katılım ve motivasyon sağlıyorlar, ama Çorum’un büyümesi, gelişmesi, insanların mutlu ve müreffeh yaşadığı bir kent haline gelmesi adına mücadelesini verdiğimiz talepler, geniş halk kitlelerini sanki hiç ilgilendirmiyor. Sanki onların yaşadıkları dünya, Çorum’un dışında bir yerlerde.
*** Bu sözlerimiz, bir yılgınlığın ifadesi değil elbette. Mücadeleden vazgeçmek gibi bir niyetimiz de asla yok. Ama, Nazım’ın şu dizelerini hatırlatmadan da duramayacağız: “…üzüm gibi eziliyorsak, kabahat senin -demeğe de dilim varmıyor, ama- kabahatın çoğu senin canım kardeşim.”