*** Basında niceliğin değil niteliğin önemli olduğunu, çok sayıda gazete, radyo-televizyon veya internet haber sitesinin “çok seslilik” sayılamayacağını, resmi ilan pastasından hak etmeyenin de pay kapmasının adaletle bağdaşmadığını, aksine, nitelikli gazetecilik yapmaya çalışanların cezalandırılması anlamına geldiğini o kadar sık yazıyoruz ki, bırakın Çorum’u, Türkiye’nin bütününde bu fikirlerin baş savunucusu haline geldik.
*** Basın İlan Kurumu Genel Müdürü’nün ve yönetim kademelerinin de bizim gibi düşünmeleri ise haklılığımızın kanıtı. Ülkemizde, paçavra gibi -sözde- gazeteler çıkıyor, pespaye internet haber siteleri, -sözde- halkın haber alma hakkı adına hizmet veriyor, gerçekte ise bilgi edinme kanallarını kirletiyor. İlan veren kurumlar, “Bunlara mı ilan vereceğiz?” diye ilanlarını kısmaya, kaçırmaya başladıklarında ise, kurunun yanı sıra yaş da yanıyor. Asıl yanan ise, “demokrasi” oluyor.
*** Diyoruz ki, kötüleri elimine edelim, iyiler ayakta kalsın, daha da güçlensin, Türk demokrasisine de güç katsın. Birilerinin diğerlerine göre kayırılması değil bu, tamı tamına adaletin tecelli ettirilmesi. Yükümlülüklerini yerine getirip istenilen niteliği kazanan, zaten çizginin öte yanına geçecektir.
*** Yıllardır yazıp duruyoruz, bu düşüncelerimize katılmayan yok. Ama, kimi kurumlar, yanlışları düzeltmeye katkı sağlamak yerine, kolaycılığa kaçıyorlar, “basın da olmazsa olmasın” demeye getiriyorlar. Demokrasilerde kuvvetler ayrılığının dördüncü gücü “basın” yok hükmüne düşünce, sıranın hangi toplumsal kurumlara geleceğini hesaba katmadan…
*** En son, bir Torba Yasa Tasarısı ile TÜRMOB’un genel kurul ilanının kendi sitesinde yayımlanması öngörülüyor. Korkulan, bunun “yol olması” ve tüm oda, borsa, birlik, kooperatif, sendika gibi kurumların genel kurul ilanlarının kendi sitelerinde yayımlanır hale gelmesi. TMMOB, kaşla-göz arasında yönetmelik değişikliği yapıp ilanını kendi sitesine almıştı. Neyse ki, bir sonraki genel kurulda yeniden basına döneceklerine söz verdiler.
*** Demokrasinin sivil kanadını oluşturan bu kurumlar, demokrasinin, toplumsal barışın, hukukun, özgürlüklerin savunulması bakımından, siyaset kurumundan da fazla sorumluluk mevkiinde değiller mi? Neden önünü-arkasını düşünmeden “basının nefesini tıkayacak” yolları açmaya tevessül ediyorlar? Bu nasıl demokrasi anlayışı, bu nasıl demokratlık? Lütfen iyi düşünün. Lütfen!