Ekmeğin 7 TL olduğunu duyunca bir an sinirlenir gibi oldum. O arada da nedense aklıma 'Bu da geçer Ya Hû' sözü geliverdi. Kolay kolay geçmeyeceğini bile bile mırıldanmaya başladım. Belki inanmayacaksınız ama birdenbire içime bir ferahlık geldi, sakinleştim, umut rüzgârlarının estiğini hissettim. Söz işe yaramış, moralim yerine gelmişti.
Durup dururken aklıma geliveren bu kalıplaşmış söz acaba ilk kez nasıl ortaya çıkmıştı? Merak edip araştırmaya başladım. İyi ki araştırmışım, bakın neler buldum:
'Bu da geçer Ya Hû' sözünün aslı bundan bin küsur sene önceye ta Bizans dönemine uzanıyor. Bizanslılar başlarına kötü bir olay geldiği zaman 'Bu da geçer' manasına gelen 'K'afto ta perasi' derlermiş. Bu kalıp söz Selçuklular zamanında İran taraflarına da yayılır ama Farsçalaşıp 'İn niz beguzered' olur; Osmanlılar devrinde ise Türkçe söylenip 'Bu da geçer' yapılır. Hatta günümüzde bu söz için “Osmanlı’nın tansiyon ilacı” diyenler bile olmuştur. Derken aynı söz tekkelerde ve dergâhlarda da benimsenir ve sonuna 'Ya Allah' manasına gelen bir 'Ya Hû' ilave edilip 'Bu da geçer Ya Hû' haline gelir.
Sultan Mahmut bir gün tüm vezirlerini toplayıp, “bana bir yüzük yaptırın ve üzerine öyle bir şey yazdırın ki ona her baktığımda, hüzünlüysem neşeleneyim, neşeliysem hüzünleneyim, düşüneyim” diye buyurmuş. Vezirler toplanmışlar dört bir yana haber salmışlar. Sonunda bir gün sultanın karşısına çıkıp yüzüğü vermişler. Sultan Mahmut yüzüğün üzerinde "Bu da geçer ya hu" yazısını okuyunca “tamam, benim istediğim işte bu” demiş.
Birinci dünya savaşı sonrası İstanbul işgal altında iken insanlara moral verme amaçlı olarak her yere Osmanlıcasının asıldığı söylenen bu yazı bir çeşit dua sanıldığı için asılmasına ses çıkarılmamış, zaman içinde Türkler de bunu atalarından kalma bir çeşit antika nazar/uğur/koruma duası sanarak evlerine iş yerlerine asmışlar. Eski evlerde, misafir odasının duvarlarından birinde mutlaka "Bu da geçer Yâ Hû" levhası bulunurmuş. "Neden bu levha?" diye sorulduğunda ise demişler ki: “darlaşmış ve sıkıntı yüklü kalplere ilâç gibi olur. İnsanın kötü gününde her şeyden medet umduğu bir zamanda böyle bir levhanın karşısına oturup içindekileri dışarıya "UHH" diye atmaya çalıştığında içine bir ferahlık gelir. Aslında dünyada geçmeyen ne var ki? Nasılsa bu da geçecektir. "Bu da geçer Yâ Hû" levhası, o darlık anında kulağına “takma kafana” diye fısıldayan bir telkin ve huzur vesilesidir. Evde sıkıntılı hallere düşen kişiler için de bu levha sıkıntıları atıp huzura yönelmeye ufuk yolunu açmış olur.”
Tekkelerin duvarlarında yüzlerce yıldır “serlevha” (başköşeye konulan levha) yapılan bu sözün anlamındaki incelikler sözün günümüzde de kullanılıyor olmasının en büyük nedeni olsa gerek. Mustafa Kemal Atatürk’ün Çankaya’daki (bugünkü müze) köşkünde asılı bulunan tek hat, levha "Bu da geçer Yâ Hû"dur.
Daha önce Osmanlı had sanatında en çok kullanılan söz kalıbı olan "Bu da geçer Yâ Hû" günümüz hat sanatçıları tarafından Latin harfleriyle de yazılmaktadır. Buradaki örnek bir ambigramdır. Ambigram 180 derece çevrildiğinde de aynı olan yazılara verilen addır.
Ekmeğin 7 liraya çıkması beni ta nerelere götürdü, gördünüz. En iyisi "Bu da geçer Yâ Hû" deyip sabretmek.
Zaten elimizden başka bir şey de gelmiyor ki..!
Celâliyle zâhir olsa, bu da geçer be yâ hu…
Cemâliyle âyan olsa, bu da geçer de yâ hu…
Lütfi FİLİZ
DÜŞÜNEN SÖZLER:
•Her zorluğun sonunda doğan bir ışık vardır. Eğer elleriniz diken yaralarıyla kan revan içinde kaldıysa, güle dokunmanıza çok az kalmış demektir. MEVLÂNA
•Sabrı öğrenmek de sabır işi. S. LEC
•Nisan yağmuru, Mayıs çiçeği getirir. KANADA
•Sabır, suskunluk değil, işitilmeyen bir feryattır. Her kişinin değil, er kişinin harcıdır. MEVLANA
•Her şey üstüne gelip, seni dayanamayacağın bir noktaya getirdiğinde, sakın vaz-geçme! Çünkü orası gidişatın değişeceği yerdir. MEVLANA
•Olsun be aldırma Yaradan yardır. Sanma ki zalimin ettiği kârdır. Mazlumun ahı indirir şâhı. Her şeyin bir vakti vardır. YUNUS EMRE
•Beni soran olursa, “sabrın sonundaki selameti bekliyor” dersin.