MEVLANA VE HACI BEKTAŞİ VELİ

Bir adam kötü yoldan

paralar kazanmakta;

Böyle haram kazançla

varlığa uzanmakta.

Gereksinimlerini

alıyorken sırayla;

Bir de, bir inek alır

kazandığı parayla.

Bir süre sonra pişman

olur yaptıklarına;

Der ki: “Hayır yapayım

bırakmadan yarına.

En iyi armağandır,

ineğim hayır için;

Onu kurbanlık diye,

vermeyeyim ben niçin?”

Dergahlar bir açıdan

yoksullar aşevidir.

Kimisinin dergahta

aşçılık görevidır.

Varır, Hacı Bektaşi

Veli’nin dergahına;

Sevap olsun diyerek

birikmiş günahına…

Hacı Bektaşi Veli,

dediklerini dinler;

Vereceği ineğe:

”Bu helal değildir,” der.

Bu defa da Mevlevi

Dergahı’na kor gider.

Dileğini anlatır;

Mevlana kabul eder.

Adam der ki: “Nedendir?

Anlayamadım onu;

Neden kabul etmedi,

Bektaşi Veli bunu?”

Mevlana ona der ki:

“Bilinmeyeni bilir;

Biz kargaysak, o şahin;

kabul etmeyebilir.

Öyle her leşe konmaz,

davranışı soyludur.

Bizler kabul ederiz;

söyleyeceğim budur.”

“Çözümsüz bu konuyu

sorayım bir de ona;”

Diyerek kalkar gider,

Bektaşi Dergahı’na.

Çıkar, Hacı Bektaşi

Veli’nin huzuruna;

“Mevlana kabul etti.

Siz ne dersiniz buna?”

Bu söze karşın der ki,

Hacı Bektaşi Veli;

“Sormakta haklısınız,

Şu iyi bilinmeli…

Say ki bizim gönlümüz

bir su birikintisi;

Kirlenir bir damlayla,

çıkamaz sonra sesi.

Mevlana’nın gönlüyse,

benzer bir okyanusa;

Kirletemez gönlünü

binlerce damla olsa.

Bu nedenden dolayı,

senin armağanını;

Kabul etmiştir elbet,

kurbanlık hayvanını.”

*  *  *

Böyle alçakgönüllü

ve ince davranışlı;

Karalamak yerine,

yücelten, hoş bakışlı…

İnsan olabilirsek,

toplum da düzelecek;

Barış, huzur içinde,

güzel günler gelecek.