Kadınların ve özellikle de Şahan Ablanın birkaç defa uyarmasına karşın Bedii Dede ikindiye kadar duvar örmeyi sürdürür. Son birkaç kerpiç kalmıştır örgünün bitmesine. Kalan bir kaç kerpici de yükselen duvarın üzerine kor komaz, örülen duvar tabana yakın yerden (carhıdanak) Bedii Dede’nin üzerine doğru yıkılır. Bedii Dede yere (kapaklanarak) düşer.

Ekmek yapan kadınlar işi bırakıp koşarak (ellerinin hamuruyla) Bedii Dede’yi yerden kaldırırlar. Bedii Dede yerden kaldırılırken kendi uslubünce duvara küfreder. Bedii Dede’nin üst baş çamur olmuş, ancak canı kurtulmuştur.

Bedii Dede bir müddet sonra ellerini böğrüne kor, yıkılan duvara bakar, bakar; sonra, tandıra giden kadınlara dönerek;

“Kız fışkılar ördüğüm duvara nazar ettiniz, sizin nazarınızdan yıkıldı bu duvar” diye ilenir.

İşine dönen kadınlar, Bedii Dede’nin bu sözüne gülüşürken Şahan Abla “Vayaan kalıyım emi Bedii Dede. Ataş başaan, torpak karnaan...” diye tekrar gülüşürler.

Bedii Dede’nin duvar örme ustalığı yıllarca söylenmiş, unutulmamıştır. Hatta her duvar ören ‘usta geçinene’ de, “Dikkat et, Bedii Dede’nin duvarına benzemesin” diye söylenir olmuştur.

Mahallenin Şahan Ablası ve duvar örme ustası! Bedii Dede unutulur mu?

*Molla İzzet

Kış geceleri evine gelen kadın erkek komşulara pehlivan tefrikaları, cenkler, kahramanlık hikayelerii, şiirler okuyan Molla İzzet mahallenin tek okur yazar kişisiydi. O da diğer muhacirler gibi çiftçilik yapardı. Çocukluk ve gençlik dönemlerinde Medrese öğrenimini bitirmiş, ancak babası Gafur Hocanın “Sabahın tutamağını bırakma oğul” vasiyetine uyarak çiftçilik yapan ‘hoşgörülüğü’ ile de tanınan birisiydi. Ayrıca Kabakulak olan çocukların kulak bölgesindeki şişkinliğin etrafını, o günlerin ‘kopyakalemi’ ile daire çizerek, içine, eski yazı ile Besmele ile birlikte “El bendn, derman Allah’tan” yazan ve asla para kabul etmeyen Gafur Hoca’nın oğlu Molla İzzet unutulur mu?

Gafur Hoca’nın oğlu Molla İzzet radyo ve televizyonun olmadığı o yılların yılbaşı gecesinde, o günlerin en büyük ve neşeli eğlencesi olan Teltel Çekmenin ustası ve yaptığı telteli komşularıyla paylaşan kişisiydi de. Yöresel yemeklere şiirler ve deyişler de söylerdi. Onun ‘Madımak Güzellemesi’ni, Çorum Halk Kütüphanesi Şefliğinden emekli Hakkı Bilhan Ertekin “Gafur Hoca’nın oğlu Molla İzzet Arın’dan” 01 Mayıs 1990’da derlemiştir. Ve 05 Mayıs 1990’da Çorum Haber Gazetesi’nde yayınlanmıştır. Ancak Molla İzzet Madımak Güzellemesi’ni kendisinin yazmadığını,  kimin yazdığını bilmeden ilk gençlik yıllarında ezberlediğini söylemektedir.

Madımak Güzellemesi

Kimi al giymiş kimi kırmızı

Başına toplamış gelini kızı

Yaprağı yeşildir kökü kırmızı

Yedikçe ballanır güzel madımak

Ocağı yakıp da odun atınca

Dürüm edip iki elle tutunca

Bir de sarımsaklı yoğurt katınca

Doyulmaz lezzetine senin madımak

Madımak yaylanın yolunda biter

Gün dönümünde mevsimi yeter

Gurbette olanın burnunda tüter

Yenildikçe yenilir güzel madımak

Ancak:

Molla İzzet’in dediği gibi bu şiir kendisinin değildir. Şiir, Halk Ozanı Hüseyin Çırakman’ındır. Ve adı da Madımak Güzellemesi değil, yalnızca “Madımak”tır. Ve de Molla İzzet’in ezberlediği gibi üç kıta değil, altı kıtadır.

Hüseyin Çırakman’ın şiirlerini Çorum Belediyesi “Bir Damla Suyum” adıyla kitaplaştırarak Kültür Yayınlarına katmıştır. 

 (SÜRECEK)