Bilindiği gibi tüm dünyada olağanüstü işler başaran insanlara, “dahi” denilmektedir…
Atatürk de, çok az sayıda insanın girmeyi hak ettiği, bu listede yerini almıştır.
İncelendiğinde; O, yalnızca yetenekli bir komutan değil, aynı zamanda, vatanın işgali dışında “savaşın cinayet olduğunu” söyleyen, bir barış-kültür ve düşün insanıdır. Bu niteliklerinin oluşmasında doğduğu toprakların, aldığı kültürün, okuduğu okulların, etkilendiği siyasetçi, sanatçı, bilim insanı, edebiyatçıların doğrudan ve dolaylı katkısı vardır.
Atatürk’ün düşünce dünyası okuduğu çok sayıda kitaplardan beslenmiştir.
Doğum yeri olan Selanik, o yıllarda Osmanlı topraklarındaydı. Burası; “Yiğit Savaşçı” anlamına gelen adını İskender’in kız kardeşinden almış, yüzü batıya dönük bir liman kentiydi. Limanın açıklarında bulunan “Beyaz Kule” kentin simgesiydi. Etrafında bulunan mekânlarda “kadın-erkek” birlikte oturulup, ülke sorunları tartışılırdı. Atatürk ve arkadaşları burada buluşur, vatanın durumunu tartışırlardı. Kent; ilk işçi sendikasının kurulduğu, onlarca gazete, dergi ve kitabın yayınlandığı, farklı düşüncelerin doğduğu yer olarak bilinmekteydi.
Ayrıca çok çeşitli etnik ve dinsel gruptan insanlar barış içinde yaşardı. İşte Atatürk bu düşünce ikliminde dünyaya geldi, ilk gençlik yılları da burada geçti.
Atatürk; Selanik, Manastır sonra da İstanbul’da okumuştur. Namık Kemal’in şiirlerinden, daha ileriki yıllarda Fransız Devrimi’nden çok etkilenmiştir…
Cumhuriyet’i kurarken de bu düşünce ve ilkelerden yararlanmıştır!
Atatürk’ü yarım ve yanlış bilgilerle sürekli konu etmek O’na haksızlıktır.
O, bize gelecek için; “Ben Size Hiçbir Dogma Bırakmıyorum!” “Benim Manevi Mirasım, Bilim ve Akıldır” diyerek, önemli öğretiler bırakmıştır…
SÜRECEK