Bu sene baharın gelmeyeceği tuttu. Gerçi, bir bakıma da böyle olduğu iyi. En azından, ısındı mı bir daha soğumaz da çiçek açıp meyveye durmuş ağaçları soğuk vurup bizi meyvesiz bırakmaz.

Orta Asya Türk kültüründe 21 Mart’ın Bahar Bayramı (Nevruz) olarak kutlandığını, biz geleneklerimize sahip çıkmayınca da bu bayramı Anadolu insanlarımızdan bir kısmının sadece kendilerine mal ettiğini hepimiz biliriz. Farsça bir sözcük olan Nevruz, “Nev-New”(yeni) ile “ruz” (gün) sözcüklerinin birleşmesiyle meydana gelmiş. Üstelik “Nev” sözcüğü “Nevşehir” örneğinde olduğu gibi dilimizde hala da kullanılıyor. “Nev” sözcüğü İngilizcede de aynı anlamda kullanılarak “Newyork” kentine isim olup bizim “Nevşehir”le isim kardeşi olmuş.

Baharla birlikte insanların gözü evin dışına kayar. Şöyle yalınayak toprağa basıp kış boyu biriktirdiğimiz gerilimleri toprağa akıtıp ferahlamak isteriz. Ayaklarınız, üstü güneşle kuruyup gevşemiş toprağa değer değmez içinizden bir şeylerin tıpkı bir elektrik akımı gibi toprağa geçiverdiğini hisseder, hafifleyip rahatlarsınız. (Bu söylediğimi hepiniz yapınız. Yazdığımın gerçek olduğunu anlayacak ve bana teşekkür edeceksiniz.)

Bir de çiğdem toplamak var ya, yaşınız ne olursa olsun onu da mutlaka yapınız. Sarıçiğdemi köküyle çıkarıp evde bardağa ıslayınız. İçine bir de Aspirin erittiniz mi sizi uzunca bir süre gülümseyerek karşılar. Solup boynunu büktüğünde de sakın atmayın. Fazla olmamak kaydıyla kök yumrularını yiyin. İdrar söktürüp kabızlığı giderir. Ayrıca “damla” hastalığının tedavisinde de kullanılır.

Eskilerin anlattığı “Çiğdem Aşı” geleneğini hiç duydunuz ya da yaşadınız mı? Hani o çocukların elde çiğdemlerle kapı kapı dolaşarak gerekli malzemeleri topladıktan sonra pişirdikleri bulgur aşına hep birlikte kaşık daldırıp kapışa kapışa yediniz mi? Yemediyseniz, hayatınızda yiyebileceğiniz en lezzetli bulgur aşını tatmamışsınız demektir. Yoksa sizin sokakta böyle tatlı aş pişiren ya da kapılara çiğdem götüren çocuklar mı yok? Nerelere kayboldu, o güzelim yavrular..!

Dedesakalı’nı bilir misiz; hani tepelerinde beyaz, uzun uzun tüyleri olan ve bunlarla yapılan demeti güneşe koyduğunuzda açarak tatlı bir dedenin pamuk gibi sakalına benzeyen dedesakalını? Üzerini çeşitli renklerle boyayıp evin bir köşesine astığımız ve orada aylarca bize gülümseyen dedesakalı. Tanır mısınız onu, hiç toplayıp saplarından ayırdınız mı? Ya da astınız mı evinizin bir yerine? Yoksa ne olduğunu bilmiyor musunuz? Eğer öyleyse çocuklarınız da bilmiyordur.

En iyisi mi, siz yarın sabah erkenden kalkarak balkona oturup kuş seslerini dinleyip ötüşlerine de anlamlar yüklemeye çalışın. Bakın bakalım neler söylüyorlar? Bir tanesi “gül gül açıl açıl açıl” diye ortalığı çınlatırken, diğeri “dede çüş dede çüş” diye mi sesleniyor yoksa? Bir başka yerden de bülbülün nağmeleri mi geliyor, güllerin arasından?

Bu aylarda özellikle yaşlıların ellerinde niçin hep birkaç fidan olduğunu, birkaç yıl ömrü kalmış bu insanların bunları dikmekle ne kazanacaklarını hiç merak ettiniz mi? Belki meyvesini bile yemeye ömürleri yetmeyecek ama gene de dikecekler ve onlar bu dünyadan göçüp gittiğinde o fidanlar onlar adına meyve vermeye devam edecek. Peki ama ya sizin diktikleriniz; daha doğrusu dikmedikleriniz? Onlar ne zaman meyveye duracak dersiniz?

“Ne anlamı var şimdi kırdan bayırdan söz etmenin; biz görmek istediğimizi elimizden hiç bırakmadığımız teknolojik alete yazınca karşımıza tak diye çıkıveriyor. Bu devirde bir de bunlarla mı uğraşacağız?” dediğinizi duyar gibi oluyorum. Hadi, sizin dediğiniz gibi olsun; bırakalım bu gereksiz şeyleri de akşam TV’de ne var ona bakalım. Mayışırız her zamanki yerimize çoluk çocuk hiç konuşmadan ve büyük bir heyecanla dizimizi izleriz. Teknoloji çağına ayak uydurmakta zorlanırken bir de bunlarla mı uğraşacağız yani? Tatlı rüyalardan uyanıp hayatın gerçeklerine dönme vaktidir şimdi.

Hadi hepimize kolay gelsin.

DÜŞÜNEN SÖZLER

Aslında geçmiş zamanı üçe ayırmak gerekir: Di’li geçmiş zaman. Miş’li geçmiş zaman. Tüh’lü geçmiş zaman. Bob Marley

Yaşamaya zaman ayırın, zira zaman bunun için yaratılmıştır…

Düşünmeye zaman ayırın, çünkü başarının bedeli budur…

Sevmeye zaman ayırın, çünkü güçlü olmanın kaynağı budur…

Etrafınıza bakmaya zaman ayırın, çünkü günler bencilliğinize yetmeyecek kadar kısadır…

İyiliğe ve terbiyeli olmaya zaman ayırın, çünkü insan olabilmenin sembolü budur. Goethe

Sevdiklerinize zaman ayırın, yoksa zaman sizi sevdiklerinizden ayırır. Bolding