4 Aralık 2017 günlü yazımın sonunu:

"Ne yazık ki bugün, emperyal gücün mahkemelerinde ne idiğü belirsiz bir kişi üzerinden yargılanıyor bu ülke" diye bağlamıştım.

-Emperyalizme karşı bağımsızlık savaşını kazanmış bir ülkenin böylesi bir dava ile itibarının sarsılması...

-Kurulduğu günden bu yana ilk kez uluslararası hukuk nezdinde böylesi zor ve sıkıntılı bir duruma düşmesi ya da düşürülmesi...

Herhalde bu ülke siyasetinin ve de bu ülke insanının asla kabul etmeyeceği en acıtıcı ve en incitici durumdur.

***

Görünen o ki, koca bir devlet bir kişinin oyuncağı yapılmaktadır.

Kimdir bu kişi?

Bu kişi; İran vatandaşı iken Reza Zarrap, Türkiye vatandaşlığına geçince Rıza Sarraf olan esrarengiz bir kişidir.

Bu kişi; kara para aklamakta, rüşvet vermekte, ABD'nin İran ambargosunu baypas etmekte, kayıt dışı para trafiğinde ve her türlü karanlık işlerde adı geçen bir zattır.

Bu kişi; ABD'nin suçlu olarak arayıp, sanık olarak tutuklayıp, anlaşarak tanık yaptığı karanlık bir kimliktir.

İşte böyle bir kişi üzerinden, muhtemelen bölge politikaları için Türkiye siyaseti teslim alınmak istenmektedir.

Ve de öyle görünüyor ki bu kişi üzerinden, Türkiye'nin hem ekonomisi hem siyaseti terörize edilmektedir.

***

Peki, kimdir buna neden olanlar?

-Bu adam 17 Aralık 2013 günü, 17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarında tutuklandığı halde, 71 gün sonra yani 28 Şubat 2014 günü serbest bırakanlardır.

-Bu adama yurtdışına çıkış yasağı konulduğu halde, 47 gün sonra yani 16 Nisan 2014 günü her nedense bu yasağı kaldıranlardır.

-Bu adamı, bir zamanlar yere göğe sığdıramayıp "hayırsever iş adamı" olarak ilan edenlerdir.

-Bu adamı, televizyonlarda Türk Bayrağı'nın önüne oturtup ulusa seslendirenlerdir.

-Bu adama, Türkiye'nin ihracatına katkıda bulundu ve dış ticaret açığını kapattı diyerek ödül verenlerdir.

-Ve yolsuzluk ve de rüşvetle suçlanan bakanların, 2015 yılında yüce divana gönderilmesi için yapılan oylamada, yargılanmaması için el kaldıranlardır.

-Ve de ABD tarafından ambargoyu delmekle suçlandığı, gidince tutuklanacağı bilindiği halde, gidişini ya da götürülüşünü göremeyenler, arkadaki amacı okuyamayanlardır.

***

Bu kişi, Türkiye'de de yargı konusu olan ancak kapatılan rüşvet ilişkilerine ait iddialarını bütün açıklığıyla anlatmakta, ABD mahkemesine belgeler sunmaktadır.

Bu rüşvet iddiaları Türkiye'de de gündeme geldiğinde, toplumsal baskının etkisiyle dört bakanın istifasıyla sonuçlanmıştı. Ancak yargı aşaması kapatılmış, ayakkabı kutularında bulunan rüşvet paraları bile faiziyle birlikte Zarrab'a ve diğer tutuklulara geri verilmişti.

İşte bugün yapılması gereken, mecliste ve yargıda kapatılmış bu dosyalan yeniden açmak, açabilmek olmalıdır. Kamu vicdanını rahatsız eden, hukuku ayaklar altına alan bu davaları yargıya sunmak olmalıdır.

Elbette ortaya çıkan bu durum, iç siyasete alet edilecek, fırsat olarak değerlendirilecek bir konu değildir.

Ancak yapılması gereken, muhalefetin bu konudaki duyarlılığını ve de uyarılarını samimi bulmak, çağrılarına kulak verir olmaktır.

Çünkü Türkiye'nin yapması gerekip de yapmadığını ya da yapamadığım, bugün ABD büyük bir fırsata dönüştürür olmuştur.

Yani yapılması gereken, ABD savcısının ve yargıcının ve de mahkemedeki jürinin inisiyatifine sığınmak olmamalıdır.