14 Aralık 2022 Çarşamba günü, Türk siyasi tarihinde ve Türk hukuk sisteminde “kara bir leke” olarak kalacak bir yargı kararı verildi.

Yani iptal edilen İstanbul seçimlerinin ardından YSK üyelerine yönelik olarak, “31 Mart 2019 seçimini iptal edenler ahmaktır” dediği gerekçesiyle yargılanan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'na verilen bir karar…

Karar; 2 yıl 7 ay 15 gün hapis cezası ve TCK'nin 53. maddesine göre verilen özellikle siyaset yasağı...

İstinaf ve Yargıtay tarafından onanıp onanmayacağı bilinmese de bu karar, büyük ihtimalle 2023 seçimlerinin başında “Demokles’in kılıcı” gibi durur olacaktır.

***

Toplum vicdanında asla kabul görmedi, göremedi, bu karar.

Ama bu kararın açtığı kulvarda, “6’lı masanın cumhurbaşkanı adayı kim olacak?” tartışması daha da bir yoğunluk kazandı.

Özellikle de “kazanacak aday” söylemleriyle, Kılıçdaroğlu’nu vuran sözler daha çarpıcı, daha incitici olarak görünür oldu.

Oysaki “Kılıçdaroğlu kazanamaz” sözünün dolgusu, “bu görevi yapabilir ya da yapamaz” ifadesinden öte, “Alevi ayrımcılığı” gibi bir ifadeyi taşımaktadır.

Ve de bugüne kadar temizlenmemiş bilinçaltının “dışavurumu” olmaktadır.

İşte bu nedenlerle özellikle 6’lı masa ve 6’lı masaya gönül vermiş olanların, söylemlerine daha bir özen göstermesi, kullanılacak dilde daha seçici olması gerekmektedir.

***

Nitekim 3 Ekim 2022 günlü “6’lı Masa ve Kılıçdaroğlu” başlıklı yazımda, özellikle Kılıçdaroğlu’nun Aleviliği üzerinden “kazanamaz” vurgusuna yönelik olarak:

“Yıllarca siyaset, inanç grupları üzerine inşa edilmek istendi. Ve de öyle oldu.

Yıllarca seçmen iradesi, inanç değerleri üzerinden yönlendirilmek istendi. Ve de öyle oldu.

Neredeyse seçmen sandığa gittiğinde, seçeceği adayın köküne, kökenine, etnisitesine bakar oldu.

Ve de yıllarca toplum, inanç eksenli olarak kamplaştırılmak istendi.

Darbelerin kilometre taşları bile, yıllarca inanç eksenli çatışmalar üzerine döşendi.

Ama artık olmayacak gibi… Türkiye bu anaforları aşacak gibi… 2023 seçimleri bir başlangıç olacak gibi…

Ve de Türkiye bu tür kimlik, inanç, mezhep, yaşam tarzı üzerinden kurgulanan siyaset anlayışını aşacak, gerçek bir demokratik kültürü yaşayacak gibi...” demiştim.

***

14 Kasım 2022 günlü “2023 Seçimleri ve Kılıçdaroğlu” başlıklı yazımda ise:

“Peki, Kılıçdaroğlu aday olup seçimi kazanırsa, yani Cumhurbaşkanı olursa ne olur?” sorusunu sormuş ve cevap olarak da:

“Çok açık bir dille ifade edersek, 99 yıllık bazı ezberler yıkılır olacaktır.

Özellikle ötekileştirilmiş ya da kendini ötekileştirilmiş hisseden toplumsal kesimler için önemli bir olgu olacaktır.

Nitekim bu Cumhuriyetin kuruluşunda mayası olan, Cumhuriyete ve Atatürk’e sadakati çok yüksek olan Aleviler, devletiyle barışır olacaktır.

Ve yine bu Cumhuriyetin kuruluşunda mayası olan Kürtler, devletiyle barışır olacaktır.

Yani ülkede böyle bir iklim oluşacaktır.

Ve de daha da önemlisi böyle bir sonuç, bu ülkede etnik ve mezhep üzerine inşa edilen toplumsal yarılmanın önüne geçen güçlü bir olgu olacaktır” demiştim.

Zaten 6’lı masanın, seçim kazanmasının yanında topluma sunması gereken, en önemli göstergelerinden biri de bu olacaktır ve de bu olmalıdır.

***

Ama…

Seçimler adım adım yaklaşırken, özellikle cumhurbaşkanı adayı üzerinden 6’lı masa içinde bir çekişme, bir bulanıklık yaratılmak istenmiştir.

Ve de verilen bu mahkeme kararı ile masayla birlikte, özellikle CHP’yi karıştıracak bir hamle başlatılmak istenmiştir.

Aslında başlatılmak istenmiş olan, başlıkta da belirttiğim gibi “6’lı masada bir kafa bulanıklığı” yaratmaktır.

Nitekim CHP Sözcüsü Faik Öztrak, özellikle bunun altını çizmiş, “Altılı Masa’nın cumhurbaşkanı adayı, nerelerde yazıldığı belli olmayan siyaset mühendisliği senaryolarıyla hiçbir zaman belirlenmeyecektir” demiştir.

Ama yine de diyebiliriz ki, ABD ve Batı’nın da ilgi gösterdiği 2023 seçimleri için bir siyaset mühendisliği dolaşıma sunulur olmuştur.